~2.Bölüm~

26K 1.3K 101
                                    

Nikahın ardından Umut'la bundan sonra yaşayacağımız eve yani o güzel, gösterişli eve gittik. Nikahtan önce buraya annem, ablam ve Umut'un dadısı Neriman teyzeyle gelip bir güzel temizlemiş ve eksiklikleri gidermiştik. Mutfağı ağzına kadar doldurmuştuk.

Evin güzelliğinden dolayı ağzım açık her yeri incelemiştim. Ev iki katlı, şirin, özel yapımlıydı. Bahçesi yeşillerle doluydu. Ki nefes alamadığımda hep bahçeye çıkmak isterdim. Evden çok bahçede vakit geçirmeyi severdim. Bol yeşillik bana iyi geliyordu. Allah'tan otlanmıyordum. Ha bir de küçük yaratıkların üstüme tırmanma gerçeğini yok sayamam!

Evin bahçeye yakın kısmında bir amerikan mutfağı, içi hazinelerle, yani kitaplarla dolu, muazzam dekore edilmiş bir salonu, 3 odası ve kendine ait banyolarıyla Umut, sanki bu evde kendi dünyasını canlandırmış gibiydi. Neriman teyzenin dediğine göre burası Umut'un kaçamak mekanıymış. Ne zaman canı sıkılsa, babasıyla tartışsa buraya gelirmiş. Burası onun huzur yeriymiş.

Alt katta ise kilitli bir oda vardı ve anında dikkatimi çekmişti. Neriman teyze o odanın Umut için önemli bir oda olduğunu ve kendisinden başka kimsenin içeri girmesine izin vermediğini söylemişti. Anlayışla karşılamıştım.

Yalnız Umut'un zevkine bayılmıştım resmen. Hayallerimden bile daha güzel bir evdi burası.

İnşaAllah bu ev bizim için güzelliklerle dolu bir ev olur. Çünkü çok korkuyordum. Sadık amca ve Neriman teyzenin dediğine bakılırsa Umut'a karşı çok dikkatli olmalıymışım. Umut ne kadar sessiz, sakin görünse de çabuk sinirlenirmiş ve o siniriylede etrafı kasıp kavururmuş.

Bu saatten sonra kimsenin şüphesi olmasın. İmam nikahından yani Allah'ın huzurunda evlendikten sonra Umut'u çoktan kocam kabul bellemiş ve ona karşı olan tüm sorumluluk ve görevlerimi eksiksiz yerine getireceğime dair Allah'a söz vermiştim.

Eve gelir gelmez beni yatak odasına almışlardı. Ablam ara sıra yanıma uğramayı ihmal etmiyordu ancak beni ne kadar yatıştırmaya çalışsa da aşağıdaki sesleri duyabiliyordum az çok.

Ablam yine çıktı. Bir süre sonra tüm ailemle birlikte geri döndü. Yüzlerindeki hüzünden anlamıştım veda vakti olduğunu. İlk annem başlamıştı söze.

"Biz gidiyoruz kızım."

"Neden bu kadar erken gidiyorsunuz anne? Lütfen biraz daha kalın."dedim ellerini tutarak. Artık gözyaşlarımı tutamıyordum.

"Ne olur Mucize'm, daha fazla zorlaştırma işimizi. Gidelim biz. Ağlama sen de."dedi gözyaşlarımı silerek. O da ağlıyordu. Gözyaşlarımız arasında birbirimize sarıldığımızda annemin arkasında duran aile fertlerine baktım.

Ablam ben ağladığımdan beri ağlıyordu. Babam ve abim hafifçe arkasına dönmüş, yüzlerini eğmişti. Abimin yüzü beş karış, babamsa hüngür hüngür ağlayıp gözlerini siliyordu. Bu sahne daha çok ağlamama neden olmuştu.

Annem ayrıldıktan sonra "Eve döner dönmez sık sık telefonlaşırız emi güzel kızım?"dedi yüzümü okşayarak.

Daha fazla dayanamayan ablam bana içli içli sarıldı. Ben de ağlamaktan eşarbını sırılsıklam yapmıştım.

"Tamam. Yeter artık, ağlama seni sümsük."deyince gözyaşları arasında gülüştük. Sonra abime doğru yürüdüm ve sarıldım. O da dayanamadı ve kollarını omuzlarıma sarıp ağlamaya başladı benim yakışıklı abim.

"Kendine çok iyi bak tamam mı prenses?"

Başımı salladım. O da alnımdan öptü. Sonra ablam ve annemi alarak dışarı çıktı. Biliyorlardı babamla yalnız konuşmak istediğimi. Ancak babam benden tarafa dönmüyor, daha çok ağlıyordu. Hemen önüne geçtim ve kıpkırmızı olmuş suratındaki yaşları silip en sıkı ona sarıldım ağlaya ağlaya.

Ondan ayrıldıktan sonra bir daha sildim tombul babamın gözyaşlarını.

"Ne olur babacığım, artık ağlama. Ben seni hep arayacağım. Söz veriyorum. Hatta görüntülü bile konuşuruz ha? Tamam mı?"

Babam en değerli varlığımdı. Bu yaşıma kadar bana ve kardeşlerime her şeyi annemle birlikte, en doğrusuyla o öğretti. En çok da dinimi. Onun sayesinde Yüce Rabb'imle tanıştım ben. Benim için her türlü fedakarlıkta bulunan babam zor bir imtihan içerisine girmişti ve eğer mutlu olacaksa önce Allah için, sonra o ve ailem için her şeye katlanırdım biiznillah. Ki bunu sonuna kadar hak ediyordu bu koca yürekli adam.

"Bana söylüyorsun ama sen de ağlıyorsun."dedi babam çocuk gibi dudağını büzerek.

"Ben ağlarım. Bak, ben artık bir gelinim. Bırak da ailemle ayrılırken ağlayayım değil mi? Her kız yuvasından uçup gelin olduğunda mecburen ağlar. Beni mazur gör babacığım."dedim hem gülerek hem de ayrıyeten üstümdeki gelinliği göstererek.

"Seni bu evliliğe mecbur bırakmış gibi olduk kızım. Hakkını helal et. Senin sayende rızkı veren Allah'a daha çok şükrettim. Allah senden razı olsun Mucize'm. Doğduğunda annenin hayatını kurtarıp bizi mutlu ettin. Şimdi evlenip evin rızkını kurtarıp tekrar mutlu ettin. Rabb'ime ne kadar şükretsem azdır. Hem sen burada, biz orada. Hiç olmadı be kızım. Elimden bir şeyler gelse keşke ama..."

"Babacığım sen bizi güzelce yetiştirip, giydirdin. Aç, susuz, çıplak bırakmadın. Bir de üstüne dinimizi en güzel şekilde öğrettin. Asıl Allah senden razı olsun. Benim bu yaptığım ne ki? Lütfen artık üzme kendini."deyince babam utançla başını eğdi. Ben de yine sarıldım koca gövdesine.

Annem bana hamile kalmadan önce çok hastaymış. Doktorlar hamile kalırsa iyileşmek için bir şansının olabileceğini söylemişler. Annemle babam gece gündüz dua etmişler Allah'a. İki ayın sonunda tam ümitleri tükeniyormuş ki annem bir sabah mide bulantısıyla banyoya koşmuş. Daha sonra bana hamile kaldığını öğrenmişler ve böylece annem yavaş yavaş iyileşmeye başlamış elhamdülillah ki. O yüzden adımı Mucize koymuşlar. Annemlerin dediğine göre hayatlarına mucize gibi doğmuşum.

Bu düşüncelerle onları gözüm yaşlı yolcu etmiştim. Sadık amca ve Neriman teyze henüz gitmemişti. Önce benimle vedalaştılar. Sadık amca elime zorla bir araba anahtarı tutuşturdu. Kocaman, mahçup ve şaşırmış gözlerle ona baktım. Ne kadar ısrar ettiysem de geri almadı. Tamam ehliyetim vardı, sürmeyi de seviyordum ve bu ev şehirden biraz uzak olduğu için ulaşım zor olabilirdi ama bu çok büyük bir hediyeydi. Sadık amca böyle yaparak beni çok mahçup bırakmıştı. Üstelik sadece arabayla yetinseydi iyiydi. Nikah öncesi tüm dolabımı ve diğer eşyalarımın hepsini yenilemişti. Ne kadar karşı çıksam da kimse beni dinlemedi. Boşuna para ve eşya israfı yapmış olduk. Aslında Sadık amcanın bana neden böyle davrandığını biliyordum. O da ailem gibi kendini bana borçlu hissediyordu ama böyle şeylere gerçekten gerek yoktu.

Sadık amca Neriman teyzeyi gönderdikten sonra Umut'la konuşmak için aşağıya indi. İlk başta çok önemsemesem de yükselen seslerden anlaşıldığı üzere Umut babasıyla tartışıyordu.

"Yeter artık baba! Tamam anladım! Daha fazla üstüme gelme!"

"Bana sesini yükseltme Umut! Ben senin babanım ve senin iyiliğini istiyorum."

"Eğer iyiliğimi isteseydin beni zorla o-"

"Daha fazla haddini aşma ve sus Umut!"deyip onun sözünü kesmişti Sadık amca. Acaba ne diyecekti Umut?

Daha sonra sesler kesildi ve ortalık sessizliğe büründü. Pencereyi akıl edip oraya doğru koştum. Umut babasını yolcu ediyordu. Sadık amcanın arabası gözden kaybolurken Umut arkasını döndü ve pencereye bakıp beni fark etti. O an yutkunmadan edemedim. Gözlerimiz buluşunca Umut'un gözlerinde yanan ürkütücü ateşi gördüm.

Evet evet! Bu bir nefret bakışıydı ya da başka bir şey ama her neyse beni çok korkutmuştu.

Umut benden nefret ediyor olamazdı değil mi?

-Bölüm sonu-

ADI MUCİZE OLSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin