"Sadık amca? Ay... Yani baba?"
Ve yanında Umut. Neler oluyordu?
Sadık amca Umut'u kolundan tuttuğu gibi içeriye sürükledi. Umut'u koltuğa oturtur oturtmaz "Bundan sonra her gece evine geleceksin Umut efendi! Lan bekar değilsin sen artık. Aklını başına al!"dedi.
Kapıda dikilmeyi bırakıp ben de yanlarına gittim.
"Kendini düşünmüyorsan bile karını düşün. Ne yapacak yapayalnız evde?"
Umut ayağa kalkıp "O benim karım falan değil! Beni zorla evlendirdin diye karım mı oldu-"dedi ama Sadık amcanın tokadı üzerine sözü kesildi. Benim de şaşkınlıktan elim ağzıma gitmişti.
"Bir daha sakın! Sakın Umut! O senin karın! Bunu kabullensen iyi edersin!"
Umut'un kızarmış gözleri bana dönüktü. Daha fazla dayanamadı ve kolumdan tutup babasının karşısına dikildi.
"Bak ona! Bir de bana bak! O bana layık biri değil! Şu kılığını görmüyor musun? Ben insanlara bu kızı nasıl karım diye tanıtırım?"
"Umuuut!!!" Sadık amca öyle bir bağırdı ki korkudan yerimden sıçradım. Ortam fena gergindi. Bir yandan Umut'un kolumu sıkışıyla canım acıyordu. Gözlerime söz geçiremedim ve yanaklarım ıslanmaya başlamıştı bile.
"Asıl sen layık değilsin lan ona! O tertemiz, saf bir kız. Ya sen? Sen ayyaşın, pisliğin tekisin! Hiç bu yönden baktın mı?"
"Kime çektim acaba!"
Sadık amca tam bir tokat daha patlatıyordu ki kolunu tuttum.
"Ne olur sadık baba, yapma."
Baba-oğul epey bir şaşırmıştı bu yaptığıma. Sadık amca kolunu indirip "Şu kıza dua et sen! Neyse, şimdi gidiyorum ama seni uyarıyorum Umut! Eğer bu eve bir daha gelmemezlik edersen sonuçlarına katlanırsın!"deyip kapıyı çarptığı gibi bir süre sonra uzaklaşan tekerlek sesleri duyuldu.
"Şimdi mutluluktan uçuyorsundur! Babam ne güzel savundu seni değil mi!"
"Beni daha tanımıyorsun Umut. O yüzden kolayca bunları söyleyebiliyorsun. Beni yeterince tanıdığına inandığında tekrar konuşuruz bu konuları."
"Hepinizden nefret ediyorum!"deyip yukarı çıktı.
Artık tepki bile veremiyordum. Sanırım küçük çaplı bir alışma sürecindeydim. Akşam ezanı okunmadan önce yemek yapmaya koyuldum. Annem dün bana taze taze kara lahana göndermişti. Ben de bir güzel kara lahana çorbası yaptım. Bu çorba çok sağlıklı ve şifalıydı. Ayrıyeten tadı da muhteşemdi. Kokusu bütün evi sarmıştı.
Yemeğin altını kısıp akşam namazımı kılmaya gittim. Namaz aralarında kontrol etmeyi unutmadım tabi. Yanmasından korkuyordum. Namazdan ve zikirlerimden sonra çorbanın yanına salata yapmaya başladım.
"Şey... Kara lahana çorbası mı yaptın?"
Demek sonunda inmişti. Sesiyle beraber dönüp ona baktım. Merdivenlerin dibinde duruyordu.
"Hı hı evet. Sever misin?"deyip gülümsedim.
"Sana neyi sevip neyi sevmediğimi söyleyecek değilim şimdi! Acıktım. O yüzden geldim."
"O halde hemen otur da sana bir tabak koyayım. Pişmiştir şimdi."deyince Umut tatlı tatlı gelip mutfak masasına oturdu.
"Sırf acıktım diye yiyeceğim. Yoksa asla senin yemeklerini yemezdim. Bunu bil!"
"He Umut he."deyip doldurduğum tabağı önüne bıraktım.
İnanamıyorum! Umut resmen önündekilere yani yaptığım yemeklere afedersiniz ama hayvan gibi saldırıyordu. Bu kadar mı acıkmıştı garibim? Onu gülümseyerek izlerken başını yemeğinden kaldırmadan konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI MUCİZE OLSUN
Fiksi RemajaSakar, komik, saf ruhlu, 21 yaşında, PDR okuyan, başarılı bir genç kız; Mucize Güngören. Sessiz-sakin, soğuk, 23 yaşında, mimarlık okuyan, bebek yüzlü bir genç adam; Umut Tekinoğlu. Aileleri tarafından hiç istemedikleri halde evlendirilen iki gencin...