O gün güzel bir sabaha uyanmıştım. Evli olduğum halde kocamın olmadığı bir evde güzel bir sabah karşılamıştı beni. Çok güzel de kar yağıyordu. Bunun üzerine hayal kurmadan edemedim. Umut ve ben kahvelerimizi elimize almış, salonda büyük camın önündeki tekli koltuklara kurulmuş, kar yağarken sohbet ediyorduk. Gülüşmelerimiz buğulu camın ardına karışıyordu. Ben ona kitap okurken o, hem dinliyor hem de beni izliyordu.
"Ah... Ah..."diye inledim. Ne güzel hayaldi değil mi? Adı üstünde hayal işte... Son zamanlarda çok hayal kurmaya başlamıştım. Hep kocam olacak adam yüzünden! Evde resmen bir Mecnun'a dönüştüm onun yüzünden ya da Leyla'ya mı? Sonuçta evde onu beklediğime göre Leyla olmam gerekiyordu. Leyla olmak da bir marifet... O derece seviyordum işte.
Kahvaltı ettikten sonra yağan karı biraz izleyeyim derken dalmıştım yine hayaller âlemine. Camın önünden çekilip odama çıktım. Öğleden sonra dersim vardı ama canım hiç gitmek istemiyordu. Bütün gün yatakta yatıp depresyona ve dondurma krizine girmek istiyordum ama bu müslümana yakışacak bir durum değildi. Hem zaman, hem de yiyecek ve para israfı. Hiç gerek yoktu böyle şeylere. İbadet ve tefekkür en büyük ilaçtı sonuçta. Niye nefsimi dinleyeydim ki?
Eşarbımı bağlayıp kitaplığımın önüne geçtim. Biraz kitap okusam iyi olacaktı galiba. Gözüme Umut'a yazdığım aşk mektubu çarptı. Masamın üzerinde rastgele bir okuma kitabımın arasına sıkıştırmışım, biraz dışarıya taşsa da.
Kitabı elime alıp kapağına baktım. Sahabeleri anlatan en sevdiğim kitaplardan biriydi. Mektubu kitabın içinden çıkarıp o anı hatırlayacağımı ve tekrar utanacağımı bilsem de açıp okudum. Yine ve yine...
"Selamün aleyküm gönlümün sevdayla mütekabil, muhabbet beslediği tek ve özel insan...
Bugün kitap okurken karşıma çok güzel bir hikaye çıktı. Okurken gözyaşlarımı tutamadım ve aklıma sen geldin. O yüzden hikayenin beğendiğim kısmını buraya yazmak istedim.
"Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Kur'an-ı Kerim'i okurken Peygamber Efendimiz (SAV)'in ismi geçince hemen o mübarek ismi sevgiyle, saygıyla öpmeli. Çok nimete kavuşulur.Musa aleyhisselam zamanında hiç kimsenin sevmediği, günahkâr bir kimse vardı. Bu öldü. Bu da adam mı diye çöplüğe attılar. Allah-u Teâlâ Musa aleyhisselama emretti; benim falanca çöplükte bir evliya kulum var, onu oradan çıkar, temizle, namazını kıl ve defnet. Musa aleyhisselam adamı çöplükten çıkardı, güzelce yıkadı, kefenledi, namazını kıldı. Bu arada ahali şaşırdı, Allah'ın Resulü bunların çöpe attığı adamı temizliyor, kefenliyor, namazını kılıyor.
Definden sonra Musa aleyhisselam adamın evine geldi;
- Ey hatun, bu adam ne yaptı, hangi hayırlı ameli yaptı?Kadın dedi ki:
- Ya ResulAllah, bu hiç kimsenin sevmediği, herkesin kendinden kaçtığı biri. Bunun iyi bir ameli yoktu.- İyi düşün, bunun hayırlı bir ameli, iyi bir işi var.
Kadın yine;
- Hiçbir iyiliği yoktu, hep günah işlerdi dedi.Üçüncü defa sordu:
- Bunun mutlaka bir şeyi var ki, Allah-u Teâlâ bana bunu defnetmemi söyledi.Kadın dedi ki:
- Bir gün Tevrat okuyordu, okurken Muhammed aleyhisselamın Ahmed ismi geçti. Bu ne güzel isim dedi, tekrar okudu, yine bu ne güzel isim dedi. Sonra Ya Rabbi, ismi böyle güzel olanın kim bilir kendisi ne kadar güzeldir? Ben ona aşık oldum, dedi ve ismini öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI MUCİZE OLSUN
Genç KurguSakar, komik, saf ruhlu, 21 yaşında, PDR okuyan, başarılı bir genç kız; Mucize Güngören. Sessiz-sakin, soğuk, 23 yaşında, mimarlık okuyan, bebek yüzlü bir genç adam; Umut Tekinoğlu. Aileleri tarafından hiç istemedikleri halde evlendirilen iki gencin...