Arkadan gelip son anda yetişen polis memurunun sayesinde Ece'nin ateş ettiği silahtan çıkan mermi Umut'un omzuna isabet etmişti. Eğer o polis memuru Ece'nin kolunu ittirmeseydi o kurşun şu an Umut'un kalbine yakın bir yere isabet etmiş olabilirdi Allah muhafaza. Allah o polis memurundan razı olsun.
Ece, babası ve beraberindekiler hızla tutuklanmaya başlarken Umut yerde kanlar içinde, ben de başında gözyaşlarıyla duruyordum. Her şey çok hızlı olup bitmişti. Kimse ne olduğunu anlayamamıştı.
"Ağlama güzelim. Ufak bir yara sadece."
"Ufak mı? Omzun kanlar içinde kalmış Umut, sus!"
"Tamam tamam. Bundan sonra hatunum ne derse o."
Hatunum lafı hoşuma gitmişti. Gülümsediğimi görmesin diye başımı çevirmek zorunda kalmıştım. Bu durumda bile gözyaşlarıyla birlikte gülümsetmek de bir onun marifetiydi herhalde.
"Sen az önce gülümsedin mi yoksa bana mı öyle geldi?"
"Kes sesini Umut. Şu halinle bile haylazlık peşindesin."
"Tövbe haşa sultanım. Size karşı haylazlık hiç yakışık almaz."dedi şaka yaparak. "Şaka bir yana canım acımasına rağmen çok mutluyum Mucize'm."
"Bana Mucize'm deme ve nedenmiş o?"
"Sözde felaket gibi görünen bu olay sayesinde bana geldin. Eski halinle geldin. Eskisi gibi geldin. Ve ayrıca Mucize'msin. Sen benimsin."deyince ters ters ona baktım.
"İnsanlık vazifemi yerine getirmeye çalıştım sadece."deyince yüzüme "yaw he he" dercesine baktı. "Senin falan da değilim. Ece gelmeden önce fırsattan istifade bana yaklaşmaya çalıştığını unutmadım. Onun da hesabını ayrıca soracağım."
"Ulan on dakika geç gelseydi ne olurdu? Doya doya öperdim bal dudaklarını."deyince gözlerim büyüdü. Hırsla omzuna vurunca inledi. Tabi bu yaptığımdan hemen pişman olmuştum. "Ama biliyor musun Mucize'm? Seni ne kadar öpersem öpeyim doyamam."dediği an kızgınlıkla bir şey söyleyecektim ki sağlık görevlileri geldi. Sonunda!
Şu herifin ağzına bir bant vurun da sussun yoksa ben susturmasını bilirim diye içimden geçirirken Umut sedyeye taşınıp buradan çıkartılmıştı. Ambulansa binene kadar ne o bana bakmayı bırakmıştı ne de ben onun yanından ayrılmıştım. Dışarıda, ambulansa binmeden önce Güney yanıma gelmişti.
"Mucize iyi misiniz siz?"
"Evet elhamdülillah ama Umut vuruldu. Aslında benim önüme atladı. Ece beni vurmak istedi."
"Ne! Bir şeyin var mı peki, herhangi bir yaran?"
"Yok yok ama hastanede konuşalım olur mu? Ambulans bekliyor."
"Tamam. Bu arada ben herkese haber verdim. Hastaneye gelecekler."
"Sağ ol Güney. İyi ki varsın."dedikten sonra gülümseyerek gitti. Ben de hemen ambulansa bindim.
Oturunca Umut'un asık yüzüyle karşılaştım. Ona bakınca ağzındaki baklayı çıkardı hemen.
"Oyo ko vorson Gonoy!"
Hemen bir iç çekip göz devirdim. Bu çocuk iflah olmazdı!
***
Ece, babası ve beraberindekiler tutuklanmıştı. Allah onlara Güney'in vesilesiyle fırsat vermemişti elhamdülillah. Güney'e de ne kadar teşekkür edersem edeyim yetmezdi gibi geliyordu. Zira o olmasaydı oradan Umut ve ben sağ çıkamazdık.
Ece'yi de iki konuda şaşırtmıştım. Birincisi, oraya gitmeye karar vermem ve tek başıma gitmeye cesaret etmemdi onun da dediği gibi. İkincisi ise, tek başıma geldiğimi zannetmesiydi. Aslında Allah karşıma Güney'i çıkarmasaydı planım bu yöndeydi ama Allah beni ve Umut'u onlardan korumayı murad etti ve yine Allah'ın planı nakış nakış işledi. İşte bu yüzden müslümanlar olarak, Allah'ın planı, tüm planların üstünüdür deriz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI MUCİZE OLSUN
Novela JuvenilSakar, komik, saf ruhlu, 21 yaşında, PDR okuyan, başarılı bir genç kız; Mucize Güngören. Sessiz-sakin, soğuk, 23 yaşında, mimarlık okuyan, bebek yüzlü bir genç adam; Umut Tekinoğlu. Aileleri tarafından hiç istemedikleri halde evlendirilen iki gencin...