Telefonu hızla kapattığım gibi ağzımdan bir hıçkırık kaçmasını engelleyemedim. Ne yaptığımın farkında bile olmadan numarayı sildim. Ben olduğumu bir şekilde anlasınlar istemiyordum.
Telefonla işim bittiğinde cebime koyup yandaki ağaca tutundum. Umut bunu nasıl yapardı? O benim kocamdı. Nasıl başka bir kadının yanına giderdi? Sırf birazcık tartıştık diye mi? Oysa ben ona sadece hakikati anlatmak istemiştim. Tamam, belki başlangıçta doğru cümleler kurmamış olabilirdim ama sürekli Allah'ı suçlaması sinirimi bozmuştu. Şimdi ise gözyaşlarımı tutamıyordum. Bu yaptığı çok zoruma gitmişti!
Hâlâ akan gözyaşlarımı silmeye çalışırken telefonum öttü. Yoksa ben olduğumu anladılar da geri mi arıyorlardı? Telefonumu çıkarıp ekrana baktığımda "Güney arıyor" yazısını görünce derin bir nefes verip aramayı cevapladım.
"Efendim?"
"Mucize? Neredesin? Ayrıca sesin niye öyle geliyor? İyi misin sen?"
Güney böyle deyince ağlamam daha bir artmıştı. Artık Güney'in Umut'tan çok daha iyi bir insan olduğuna karar verdim. En azından o bana değer veriyordu. Sesimi toparlamaya çalışıp "İyiyim."diyebildim sadece. Yalan söyleyecek enerjim bile yoktu. Allah affetsin!
Güney derin bir nefes çekti.
"Anladım. Anlatmak istemiyorsun ama en azından nerede olduğunu söyle. Yanında olmak istiyorum."
"Okuldayım. Gelmene gerek yok. Sınıfa geleceğim."dedim kesin bir dille.
"Tamam. Ben zaten sınıfta seni bekliyordum. Hemen gel."
"Hı hı."deyip kapattım üzgünce burnumu çekerken.
Telefonumu tekrar cebime koyup okula girdim. O sırada fark ettiğim araba sesiyle arkama dönüp kapıdan baktım. Doğru hissetmiştim. Umut ve Ece'ydi bunlar. Ece'nin arabasıyla gelmişlerdi. Onlar arabadan inip kantine doğru giderlerken bir anda beni fark ettiler. Umut şaşkınca ellerime bakınca yumruk yaptığımı fark ettim. Gözlerim yine dolmuştu. Onlara sertçe bakıp yanlarından geçtim, çünkü sınıfımız hemen kantini solluyordu. Umut ve Ece ise sadece daha da şaşırmışlardı.
***
"Hadi Mucize! Daha ne kadar oturacaksın burada? Ne olduğunu anlatmıyorsun. Bari kantine gidelim de biraz kafanı dağıtalım."
Güney sabahtan beri kantine gitmek için beni ikna etmeye çalışıyordu ama hissediyordum, Umut ve Ece de oradaydı kesin. Onlar oradayken ben gitmek istemiyordum.
"Sen git Güney. Ben gelmek istemiyorum."dedim donukça. Güney ofladı.
"Ben mi canını sıktım?"
"Hayır. Ne alakası var?" Güney önümdeki sıraya oturdu. Bunun üzerine ben de arkama yaslandım.
"O zaman sorun ne? Benim gibi bir öküz canını sıkmadıysa hangi öküz sıktı canını? Ya da bayan öküz mü demeliyim?"deyince gülmeme engel olamadım. O sırada amfinin giriş kapısında Umut'u farkettim. Şaşkınlıkla sırtım dikleşti. Burada ne işi vardı? Ayrıca yumrukları neden sıkılıydı bunun? Benim ona öfkeli olmam gerekirken neden o bana öfkeli bakıyordu? Bir dakika! Bana değilde sanki Güney'e öyle bakıyordu. Ben onu fark edince gözlerime sertçe bakıp gitti.
Güney benim kapıya öyle uzunca baktığımı görünce o da baktı ama tabi Umut çoktan gitmişti. Ben düşüncelere dalarken Güney "Of Mucize! Çok sıkıldım şu sınıf havasından İtiraz istemiyorum. Benimle geliyorsun."deyip ben ne olduğunu anlamadan sırt çantamı aldı ve kollarımdan geçirip sırtıma yerleştirdi. Bunu dokunmadan yapması içimi rahatlasa da kızmama fırsat bırakmadan dosya ve defterimi eline alıp sırt çantamın askısından tuttuğu gibi beni ardı sıra sürüklemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI MUCİZE OLSUN
Genç KurguSakar, komik, saf ruhlu, 21 yaşında, PDR okuyan, başarılı bir genç kız; Mucize Güngören. Sessiz-sakin, soğuk, 23 yaşında, mimarlık okuyan, bebek yüzlü bir genç adam; Umut Tekinoğlu. Aileleri tarafından hiç istemedikleri halde evlendirilen iki gencin...