~43.Bölüm~

4.8K 232 41
                                    

Günlerdir kayıptı Umut. Can'ın o gün gelip kaybolduğunu söylediğinin üzerinden tam koca beş gün geçmişti. Sadık amca ile de iletişime geçmiştim. O da hemen polise gideceğini söylemişti. Nitekim arama kararı çıkartılmıştı bile anında. Polisler her yerde didik didik Umut'u arıyorlardı.

Anlamıyorum! Nereye giderdi bu çocuk? Telefonu kapalıydı. Kimse hiçbir şekilde ona ulaşamıyordu. Can ve diğer arkadaşları Umut'un gidebileceği her yere bakmıştı ve bakmaya da devam ediyorlardı.

İçimdeki endişenin yanı sıra kendimi suçlamadan da edemiyordum. Ama bunu ne ben ne de bir başkası dile getirmiyordu bizlerden. Kızlar da bu süre içerisinde sürekli yanımda olmuşlardı destek olmak için. Üçümüz de ya evde ya da okuldaydık sürekli ve Sadık amcalardan haber bekliyorduk.

Umut'un kaybolduğu haberi okulda hızla yayılmıştı. Güney ve Savaş hiçbir tepki göstermemişti. Belki de benden kaynaklı olduğu için. Onun dışında okulda imalı bakışlardan anlıyordum birilerinin Umut'un benim yüzümden ortalıktan kaybolduğunu düşünmesini. Hatta Güney'in meşhur platoniği olan Duygu, birkaç kere bunun için laf sokmaya çalışsa da ben pek önemsememiştim. Ona gereken cevabı kızlar vermişti hep.

Umut neden benim yüzümden kaybolsun ki? Neden bu benim suçum olsun? Yürümeyen, huzuruma kasteden evliliğimi bitirmek istememin neresi yanlıştı? Sırf seviyorum diye eskisi gibi buna göz yummaya devam mı etmeliydim yani? Evet! Bunları yapmadığım için imalı bakışlara, iğneliyici laflara maruz kalıyordum okulda. Ama dediğim gibi, bu benim umurumda bile değildi. Tek istediğim Umut'un bir an önce ve sağ salim bulunmasıydı. İnşaAllah iyidir diye de hep dua ediyordum, ediyorduk zaten. Öyle ki onun ortalıktan kayboluşu boşanma mevzusunu gündemden kaldırdığı gibi benim de düşünce alanımdan çıkmıştı tamamen. Sonuçta burada bir insanın hayatı söz konusu idi ve o insan benim kocam, aynı zamanda hâlâ sevdiğim adamdı...

Bunun için çoğu zaman çok kızdım kendime. Hâlâ sevdiğim için, sevmeyi bırakmadığım için. Boşandıktan sonra sevgim de biterdi diye vehmettim hep. Onunla yolumu ayırınca kalbimi de ayırırım sandım. Ama ortalıktan kaybolması kesinlikle beklemediğim bir şeydi. Evet, daha önceki konuşmalarımızda ölümden, ölmeyi istemekten bahsederdi ancak blöf yaptığını düşünüp daha doğrusu buna inanmak istediğim için onu bu konuda hiç ciddiye almamıştım. Sadık amca da uyarmıştı gerçi ama onu da ciddiye almak istememiştim. Zira çok öfkeliydim. Herkese, her şeye, en çok da kendime. Öfkeden gözüm öylesine dönmüştü ki tek istediğim boşanmak ve onlarla yolumu ayırmaktı.

Eğer Umut ortadan kaybolmasaydı bunu yine yapardım ama her şeye rağmen güzellikle ayrılmayı planladım daima. Bunu zorlaştıran Umut oldu hep. Şimdi sadece iyi olsun ve bulunsun diye dua edip beklemekten başka hiçbir şey yapamıyordum.

Hocanın dersi bitirmesiyle konuları dinlemek yerine sürekli bunları düşündüğüm için dersin bitimiyle sonunda düşüncelerim de bitmişti. Bitti demek biraz zordu aslında, ara verdim diyelim. Zira tek bir an olsun bunları düşünmeden edemiyordum.

Çocuklarla sınıftan çıkarken yanıma Güney ilişti.

"Yine çok dalgınsın Mucize. Kendini suçlamıyorsun değil mi? Gerçi gözünden belli, bunun için canını sıktığın anlaşılıyor hemen ama yalvarıyorum böyle yapma. Bak, her ne kadar o heriften dibine kadar nefret etsem de seni böyle üzgün görmeye dayanamıyorum. Sırf yüzün gülsün diye gidip o herif bulunsun diye dua edeceğim artık, o olacak!"

Güney'in böyle demesiyle istemsizce gülümsemiştim. Zira gülmek dahi içimden gelmeyen bir eylemdi artık. Bir çıkış yolu bulduğumu sanıp her seferinde o yolun kuyularına düştükçe gücüm tükeniyordu. Şu güzelim imanım olmasaydı ne yapardım bilmem. İman ki insana ümit ve güç veren yegane olguydu çünkü.

ADI MUCİZE OLSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin