"Benimle kal Mucize..."
İnme gelmiş gibiydi. Ne kıpırdayabiliyor ne de konuşabiliyordum. Umut'un yorgunluktan gözleri gidip geliyordu. Hastalık onu bu kadar yormuş olmalıydı. Ben de daha fazla yormadan cevap vereyim de dinlenmeye devam etsin çocuk.
"Ta-tamam." Kekelemek beni daha da utandırmıştı ama çaktırmamaya çalıştım. Başarıp başarmadığımı Allah bilir.
Umut elini bileğimden çekip yatağa bıraktığında ben de daha önce oturduğum tekli koltuğa geri dönüp elimdeki bardağıda yanındaki sehpaya bıraktım.
Şimdi ne yapacağım? Umut hâlâ bana bakıyor ve ben de utancımdan ondan tarafa bakamıyordum. Sürekli ellerimle oynayıp duruyordum. Umut bana ilk defa böyleydi yani sıcacık...
Ve bugün adımı birkaç defa telaffuz etmesi de ayrıca aklımdan çıkmıyordu. Adımı onun ağzından duymak çok güzel hissettirmişti.
"Yıllar önce de böyle çok kötü hastalandığımı hatırlıyorum."
Sesini duymamla başımı kaldırıp ona baktım. Yorgun gözlerle tavana bakıyordu bu sefer. Sanki tavanda geçmiş günlerini seyrediyordu.
"Annemle babamın ilk kez ve en şiddetli kavgasıydı. Zaten ondan dolayı öyle kötü olmuştum. Babam ilk defa içki içmişti o gün. Annemle ne konuda kavga ettiler, bilmiyorum. Ben çok korkmuştum. Ateşim fırlamıştı. Annem beni sakinleştirmek için senin gibi başımda sabaha kadar beklemişti. Sen az önce gitmeye kalkıştığında sanki annem gitmiş gibi korktum. O yüzden burada kal. Yanımda kal... Anılar gözlerimin önünden gitmek bilmiyor. En azından ben biraz toparlanana kadar gitme olur mu?"deyip masum bir çocuk edasıyla bakınca içimin erdiğini hissettim.
"O-olur."diye kekeledim tekrar. Ah! Bu çok utanç vericiydi!
Umut gülümsemişti. Gülümsemesi bile yorgundu. Hastalığının ve geçmişini düşünmenin onu ne kadar yorduğunu görebiliyordum. Acaba geçmişte neler yaşadı da bu kadar mahvoldu bu çocuk? Sadık amca bile anlatmıyordu bana. Annesinin ölüm nedenini neydi mesela? O kadar genç yaşta ölmesinin mutlaka bir sebebi olmalıydı. Eğer anlatırsa belki bir nebze yardımcı olabilirdim.
"Annem senin gibiydi biliyor musun?"
Sesiyle tekrar ona baktım. O ana kadar yere bakıp düşüncelere daldığımı fark etmemiştim.
"Bana sürekli onu anımsatıyorsun. Onun gibi giyiniyorsun. Onun gibi konuşuyorsun. Onun gibi kokuyorsun..."
Son cümlesiyle şaşkınlıktan gözlerim kocaman açılmış ve istemsizce yutkunmuştum. Umut bu söylediklerinden hiç etkilenmiyor gibiydi. Galiba nedenini biliyordum. Geçmişi gözlerinin önünden geçiyor olmalıydı ki böyle konuşuyordu. Yoksa hemen laflarını düzeltirdi. Bana bu kadar açık konuşmazdı. Hastalık bazen beni de bu kadar sarhoşlaştırırdı, bilirdim ama işte heyecanlanmadan edemedim son sözüne.
"Allah onu benden aldığından beri hayata karşı olan tüm bakış açım değişti."
"Na-nasıl yani?" Ah Allah'ım! Sesim niye sürekli kedi mırıltısı gibi çıkıyordu? "Ne demek istiyorsun?"
"Mesela onun merhametinden şüphe etmeye başladım! Allah'ın..." (haşa)
"Ama Umut-"
"Annemin tesettüründen giyen herkesten nefret etmeye başladım!"
Bu sözleri kalbimi kırmıştı.
"Babamı reddettim! Beni terk ettiği için anneme çok kızgınım ve sen!"
Korkuyla ona baktım. Bana bir tuhaf bakıyordu. Gözlerinin altı kızarmıştı.
Ve bu arada ben ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI MUCİZE OLSUN
Fiksi RemajaSakar, komik, saf ruhlu, 21 yaşında, PDR okuyan, başarılı bir genç kız; Mucize Güngören. Sessiz-sakin, soğuk, 23 yaşında, mimarlık okuyan, bebek yüzlü bir genç adam; Umut Tekinoğlu. Aileleri tarafından hiç istemedikleri halde evlendirilen iki gencin...