"Bana inanmıyorsunuz değil mi? Alın kendiniz bakın!"
"Umut arıyor..."
Ah olamaz! Keşke "en iyi arkadaşım" diye kaydettiğiyle bıraksaydım ama Umut'a sinirlendiğim için sonradan değiştirmiştim. Keşke yapmasaydım. Şimdi onlara ne cevap verecektim?
Af! Keşke şeytanın lafı Mucize, kendine gel. Öyle deme! Vardır Rabb'imin bir bildiği.
"Evet kızlar. Bana geçen seneden beri haram diyen arkadaşınızla Tekinoğlu arasında Su sızmıyor!"
Telefonumu hızla Güney'in elinden alıp "Sana ne ya sana ne! Ne ilgilendirir seni Güney ne!"diye sinirle bağırdım. En sonunda bağırtmıştı beni! Güney beni çok sinirlendirmeye başlamıştı artık. Telefon da çala çala kapanmıştı.
"Sana olan duygularımı bile bile o çocukla güzel vakit geçirmen zoruma gidiyor Mucize! Neden anlamıyorsun!"
"Sen de şunu anla! Ben sana hiçbir hareketim, hiçbir sözüm hakkında hesap vermek zorunda değilim! Hesap vereceksem bir tek Yüce Allah'a veririm. O yüzden çeneni boşuna yorma. Çünkü hepsi buradan giriyor, buradan çıkıyor!"diye kulaklarımı işaret ettim.
"Ayıp oluyor ama Mucize?"diyen Savaş da hemen Güney'in arkasındaki yerini almıştı.
"Asıl kulaktan dolma bilgilerle bana soğuk davranarak ayıbı sen yaptın kardeşim! Ne ayıbından söz ediyorsun? Bakın! Siz ne isterseniz düşünebilirsiniz ama ben bugüne kadar çok şükür ayıp olacak hiçbir şey yapmadım, yapmam da! Belli ki beni iyi tanıyamamışsınız..."
Çantamı kaptığım gibi dışarı çıktım. Üstümü zaten giyinmiştim. Kendimi kötü hissediyordum. Onları suçlamıyordum ama böyle sürekli ve bilip bilmeden suçlamaları zoruma gidiyordu. Eğer biraz daha orada dursaydım Umut'la evli olduğumuzu itiraf edecektim. Gına gelmişti artık ama Umut bana kızar ve tekrar aramız bozulur diye korktuğum için susmak zorunda kalmıştım.
Kızlar da arkamdan gelmişti.
"Hadi şurada güzel bir kahvaltı edelim."dedi Hatice.
Biraz sonra güzel, şirin bir kafeye gelmiş ve sessizce kahvaltımızı ediyorduk.
"Anlatmak ister misin?" Sümeyye'ye baktım. Ciddi duruyordu. Bunun üzerine derin bir nefes çektim.
"Ne bilmek istiyorsunuz?"
"Canını sıkan her şeyi."dedi Hatice elimi tutarak.
İkisine de minnet dolu gözlerle baktım. Beni her zaman böyle düşünmek zorundalar mıydı?
"Kızlar..."diye tekrar derin bir nefes alıp söze başladım. "Ben Umut'tan çok hoşlanıyorum hatta onu seviyorum. Şimdilik sadece bu kadarını bilin. Zamanı gelince size her şeyi anlatacağım. Eminim şu an kafalarınız çok karışık. 'Mucize erkeklerle asla bu kadar yakınlaşmazdı' diyorsunuz ama ne olur, bana güvenin. İnanın bana, ben yanlış veya ayıp olacak hiçbir şey yapmıyorum. Merak etmeyin. Ben ne yaptığımı biliyorum. Bana güveniyorsunuz değil mi?"
Yüzlerine baktım, bir tepki görebilmek için ancak biraz ileri gitmiştim galiba.
Hatice gülümseyip elimi tuttu.
"Sen söylemesen de bir şey değişmeyecekti zaten güzel arkadaşım. Biz her zaman arkandayız."
"Ne sandın? Bizden öyle kolay kolay kurtulabileceğini mi düşündün?"diye Hatice'ye katılan Sümeyye ile en sonunda gözlerim dolmuştu. Ne güzel arkadaşlarım vardı benim Allah'ım. Sana şükürler olsun.
Kıkırdayıp toplu bir sarılma yaptık her zamanki gibi.
"Hadi bakalım şimdi okula."
Hatice'nin bu sözü ne yazık ki keyfimi kaçırmıştı. Sömestr tatilinde okul yönetimi tutturdu sporfest etkinlikleri için hazırlık yapmaya. Her bölümden ve fakülteden gruplar seçmişler kendilerince ve ne kadar istemesem de içinde ben de vardım. Hatta hepimiz vardık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI MUCİZE OLSUN
Teen FictionSakar, komik, saf ruhlu, 21 yaşında, PDR okuyan, başarılı bir genç kız; Mucize Güngören. Sessiz-sakin, soğuk, 23 yaşında, mimarlık okuyan, bebek yüzlü bir genç adam; Umut Tekinoğlu. Aileleri tarafından hiç istemedikleri halde evlendirilen iki gencin...