~33.Bölüm~

14.2K 922 91
                                    

"Umut gelmiyor mu baba?"

Sadık baba derin bir nefes alıp yere baktı ve bir süre cevap veremedi. Sonra masaya oturup "Gel, otur kızım."dedi eliyle çağırarak. Ben de edeben gitmek zorunda kaldım ve oturup ellerimi önümde bağladım.

"Bak kızım, Umut yaşıtlarından ve hem cinslerinden farklı bir çocuk olmuştur hep. Annesini kaybetmemizden sonra iyice içine kapandı. Bugüne kadar Can dışında kalbine gerçekten girmeyi başaran olmadı. Küçükken yaşadıkları onu çok sarstı ve bunları hiçbir zaman unutamadı. Bu yüzden farklı bir çocuk diyorum ya ona. Öyle ki beni bile kendinden uzak tuttu. Kalbinin en ücra köşelerine bıraktı belki de babasını. Ama sen hayatına girdiğinden beri iyileştiğini görüyorum. Bu benim için inanılmaz bir mutluluk. Fakat Umut iyileştiğinin farkında olmadığı için kabullenmekte zorlanıyor. Bu yüzden kaçıyor. Tekrar yanmaktan, canının yanmasından korkuyor. Bunun için sakın ha üzüleyim deme. Çünkü o seninle iyileşiyor. Bunu yakında o da kabul edecek. Sen sadece sabret olur mu Mucize? Ben inanıyorum. Umut'u kazanmamıza çok az kaldı. Sen onun Mucize'sisin."deyip başımı okşadı en son. Sonra da kim bilir belki de beni kendimle baş başa bırakmak için mutfağı terk etti.

Sadık baba söylediklerinde çok haklıydı lakin üzülüyordum işte, elimde değildi. Umut'un bana soğuk davranması ve benden uzak durması beni çok üzüyordu. Derin bir nefes alıp bakışlarımı pencereden görünen yıldızlara çevirdim. Güzellikleri ile beni mest etmişlerdi. Bugün herkes uyuduktan sonra teheccüd ya da bir gece namazı kılsam iyi olacaktı. Değil mi ki dertlere derman en iyi Allah'u Teâlâdır? O vakit secdeye değdirmezsek alnı, küsmez mi bize gönül...

Rabb'imle konuşmaya, yol istemeye ve dertleşmeye çok ihtiyacım vardı ve insanoğlu bunu en çok yalnız kaldığında yapmak isterdi. Sadece Rabb'i ve kendisi kalsın ister. İşte İslam buna teheccüd veya gece namazı derdi. Farz namazların ne kadar cemaat halinde kılınması caizse teheccüd gibi nafile namazların da bir o kadar yalnız kılınması caiz olur. Fıtrat bu ya, insanoğlu da böyle ister. Her doğan İslam fıtratı üzerine doğar ne de olsa...

***

"Yine kağıt başındayım adam...
Yine elimde titreyen kalem, titreten kalbim...

Evvela bir selam vereyim. Zira selam vermeden selamet gelmez...

Selamün aleyküm ve rahmmetullahi ve bereketuhu Rabb'imin hem gönlüme sevdalık diye koyduğu hem de eş kıldığı adam...

Herkes uyuyor şu an. Bir ben uyanığım. Belki de sen de uyuyamamışsındır benim gibi, kim bilir... Yalnız ben bilerek uyumadım. Neden mi? Önce Rabb'imle konuşmak istedim, sonra da seninle. Ne kadar kağıt üzerinden olsa da...

Ve evet, senin de alıştığın üzere yine mektup yazıyorum. İnsan derdini kağıtlara dökünce tam olamasa da boşaldığını hissediyor. Bunu bir yazardan dinlemiştim ve çok hoşuma gitmişti. Sen dertlerini boşaltmak için kağıtlara döküyorsun, insanlar alıp bunu okuyor ve adına kitap diyorlardı. Böyle söyleyince ilginç geliyor insana değil mi? :)

Bilmem bu kaçıncı yazdığım mektup. Artık müptelası oldum. Sana söyleyemediklerimi, seninle sohbet etmek istediğim konuları böyle yazıya döküyorum işte. Sen okumayıp bilmesen de sürekli yazar oldum.

Biliyor musun Umut? Bugün namaz kılarken aklıma senin secdesizliğin geldi. Gözyaşlarımı tutamadım. Hüngür hüngür ağladım. Sevdiğimin sevdiğimden uzak kalması tahmin edemeyeceğin kadar kötü bir şey ve can yakıyor. O yüzden o namazımın bütününde duayı sana ayırdım. Bol bol dua ettim senin için. Hidayet göresin diye, Rabb'ine dönebilesin diye. Gerisi Allah'a kalmış zaten. Ben ne kadar istersem isteyeyim O dilemeden hidayet görmen mümkün değil. Lakin O'nun dilemesi için elleri semaya kaldırmak şart...

ADI MUCİZE OLSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin