Bazen sadece susmak istersin,
Bazen sadece ağlamak...Bazen sadece dinlemek istersin,
Bazen ise sadece hissetmek...Şu kâinatın güzelliğini ancak yüreği hüzünlüler en iyi görür, duyar ve anlardı...
Dışarıda lapa lapa kar yağarken tek hissettiklerim bunlardı. Susuyordum, dinliyordum ve hissediyordum ancak bir türlü ağlayamıyordum. Üzgündüm, içim çıkana kadar ağlamak istiyordum ama yapamıyordum.
Bir haftadır Umut benden kaçıyordu. Eve gelmiyordu. Gelse de geç gelip erken çıkıyor, karşılaşmayalım diye elinden geleni yapıyordu. Tıpkı ilk başlardaki gibi olmuştuk ve bu şüphesiz benim yüzümdendi!
Eğer o gün mektupları karıştırmasaydım bunların hiçbiri olmayacaktı ancak olan olmuştu. Belki de hayırlı olan buydu. Fakat bu, Umut'un benden kopacak derecede uzaklaşmasına neden olmuştu ne yazık ki.
"Benimle dalga mı geçiyorsun?"demişti.
"Bu ne?"demişti. Mektubu bana geri verip de okuduğumda Allah biliyor ya, zaman dursun da yerin en dibine gireyim ve bir daha çıkmayayım istedim. Gözlerim dolmuştu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Çok kötü olmuştum. Onun yanında ağlamamak için hızla orayı terk etmiş ve odama çıkmıştım. O gün bugündür Umut benden kaçmaya başlamıştı işte.Odama gittiğim zaman ise ilk işim masanın altına bakmak olmuştu. O anda bir kağıt bulmuştum masanın altında. Açıp baktığımda Umut'a vermek istediğim asıl mektup olduğunu görmüştüm. Meğerse ilk başta kutuyu fazla karıştırdığım için itiraf mektubum içinden çıkıp masanın altına düşmüş, en sonunda asıl almak istediğim mektubu bulup da elimden düşürünce de ikisi karışmıştı. Çünkü elimi masanın altına uzattığımda elime geçen ilk kağıdı alıp inmiştim aşağıya. Meğerse o kağıt itiraf mektubummuş.
Nasip diyordum. Sadece nasip...
Allah istedi ve oldu. Nasibin önüne kim geçebilirdi ki? Ne kadar istemesem de Umut öğrenecekti önünde sonunda. Hayırlısı böyleymiş demek ki fakat canım çok yanıyordu. Çünkü canımın içi benden kaçıyordu. Sırf onu sevdiğimi öğrendiği için mi? Onu sevdiğim için mi? Nedeni ne olursa olsun benden kaçıyordu ve bu canımı çok yakıyordu. Bir haftadır doğru düzgün yüzünü bile görememiştim. Çok özlemiştim. Kendini benden mahrum bırakıyordu. Nedenini anlayamıyordum ama Allah'a bırakıyordum.Aynaya bakıp üstümü başımı kontrol ettim. Birazdan okula gidecektim. Umut benden kaçtığından beri bir hafta geçmiş ve sömestr tatili de sona ermişti. Allah biliyor ya, hiç gitmek istemiyordum okula. Aslında gidersem Umut'u görmeyi umuyordum ancak şimdi onu görmeye de cesaretim yoktu. Dahası Güney meselesi de canımı sıkıyordu bir yandan. Ne yapacağımı bilmiyordum ve bu çaresizlik yüreğimi daraltıyordu. Ağlayamadığım için de bir haftadır sıkça yaptığım gibi ibadete veriyordum kendimi.
Çantamı yatağın üstüne bırakıp seccademi serdim yere. Çıkmadan önce sevgiler sevgilisi ile konuşmaya ihtiyacım vardı. Umut beni reddetmişti ama beni yaratan her şeye rağmen, her zaman kapısını açık tutuyordu bana. İşte bu merhamet karşısında ne yapsak, ne kadar şükretsek azdır.
Derin bir besmele çekip namaza başladım. İlk secdede beklemediğim bir şekilde göz pınarlarım açılmış ve sonunda beklediğim o yaşlar dökülmüştü yanaklarıma. Ağlamak şüphesiz çok rahatlatıyordu insanı. Derdimi O'na anlatıyor, O bildiği halde yine de beni dinliyor, başımı okşar gibi gözyaşı vererek rahmetini sunuyordu alemlerin Rabb'i.
Namazın sonunda o kadar ağlamış, o kadar rahatlamıştım ki çok daha güçlü hissetmeye başlamıştım. Elhamdülillah! Rabb'im Sen ne büyüksün, ne merhametlisin de bu aciz kuluna vakit ayırıp derdini giderebiliyorsun? Sonsuz hamdler olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI MUCİZE OLSUN
Teen FictionSakar, komik, saf ruhlu, 21 yaşında, PDR okuyan, başarılı bir genç kız; Mucize Güngören. Sessiz-sakin, soğuk, 23 yaşında, mimarlık okuyan, bebek yüzlü bir genç adam; Umut Tekinoğlu. Aileleri tarafından hiç istemedikleri halde evlendirilen iki gencin...