Kalbimde kelebekler uçuşuyordu sanki. Halbuki midemde olması gerekmiyor muydu bu kelebeklerin? Bende mi sorun vardı acaba? Niye milletin midesinde oluyor da benimkinde olmuyordu?
Kalbim kelebeklerin altından o kadar hızlı çarpıyor, o kadar çırpınıyordu ki istemsizce bir elimi kalbime bastırdım. Kötü olan şu ki, koridorun ortasında salak gibi sırıtmayı engelleyemiyordum. Ağzım öylece donmuş gibiydi. Yanaklarım acıyordu artık sırıtmaktan. Ah Umut! Aniden yapılır mı böyle bir kalp spazmı?
Mesajı alıp tekrar ve tekrar okudum. Belki bu yüzüncü defa okuyuşumdu.
"Tamam. Yarın akşam sinemaya gidiyoruz o zaman. Seninle vakit geçirmeyi seviyorum Mucize :)"
Seninle vakit geçirmeyi seviyorum...
Seninle vakit geçirmeyi seviyorum...
Seninle vakit geçirmeyi seviyorum...
Evet evet. Tam olarak bunu dedi. Seninle vakit geçirmeyi seviyorum dedi. Bir cümlelik ufak bir laftı belki ama benim kalbimde bahar havası estiren bir etki oluşturmuştu.
Telefonu alıp kalbime bastırdım. Daha da sırıtarak gözlerimi kapattım ve ardından derin bir nefes aldım.
Ağzımda Murat Belet'in Nisan Yağmuru adlı parçasını mırıldanarak koridorda yürümeye başladım. Bugün onca şeye rağmen çok ama çok neşeli ve mutlu hissediyordum. Utanmasam zıplayarak yürüyeceğim. O derece yani!
"Mucize?"
Arkamı döner dönmez Cumhur hocayla karşılaştım.
"Efendim hocam?"
"Kızım sana zahmet şu dosyayı dekan beye götürüver."
"Tabi hocam."
"Teşekkür ederim kızım. Suratındaki şu sırıtmayı da kes. Dekan bey fırçalar bak."diye güldü Cumhur hoca.
Utandığımı hissedip "Kusura bakmayın hocam. Farkında değildim."dedim kısık sesle. Hepsi Umut'un yüzündendi!
"Önemli değil. Hadi git sen."
Başımı sallayıp L bloğa doğru yönümü değiştirdim ve yine sırıtmaya başladım. Bu blok Umut'ların ders gördüğü bloktu. Acaba onu görür müydüm? Görmek istiyordum.
Ne kadar etrafıma bakınsam da Umut'u görememenin verdiği hayal kırıklığıyla dekan beyin kapısının önüne gidip kapıyı tıklattım.
"Giriniz?"
İçeriye girdikten sonra kapıyı ardımdan kapatıp "Afedersiniz hocam. Cumhur hoca bu dosyayı size vermemi istemişti de."dedim biraz çekinerek. Büyük rütbeli kişilerden anlamsız bir şekilde çekiniyordum.
"Teşekkür ederim."diyen dekan beye tam cevap verecekken tekli koltuklardan birinde oturan genç bir adam çekti dikkatimi.
Gözlerim şaşkınlıktan büyüdüğünde genç adam sırıttı. Herkes benimle eğlenmek zorunda mıydı!
"Tamam kızım. Çıkabilirsin. Tekrar teşekkürler."
"Rica ederim hocam."deyip kapıdan çıkmadan önce genç adama son defa baktığımda aslında onun da beni izlediğini fark ettim.
Buğra Çakır'ın ne işi vardı burada? Acaba beni hatırlıyor mudur? O gece içkili ve sarhoştu. Belki hatırlamazdı ama içerdeki bakışları hiç öyle demiyordu.
Korkudan bir ürperti yaladı geçti tüm vücudumu baştan aşağıya. O gece bizi kovalayan onun adamları değil miydi? Acaba hâlâ bize kızgın mıdır? Ya yine peşimize düşerse, ne yapacaktım o zaman?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI MUCİZE OLSUN
Fiksi RemajaSakar, komik, saf ruhlu, 21 yaşında, PDR okuyan, başarılı bir genç kız; Mucize Güngören. Sessiz-sakin, soğuk, 23 yaşında, mimarlık okuyan, bebek yüzlü bir genç adam; Umut Tekinoğlu. Aileleri tarafından hiç istemedikleri halde evlendirilen iki gencin...