11. Bölüm ♦ III. Kısım

358 45 22
                                    

İnstagram: merve.albyrk1

-

"Anlaşıldı, seninle güzel güzel konuşulmaz. Belli ki çirkinleşmem gerekecek. Seni tehdit etmek istemedim ama bu senin tercihin ve ben her tercihe saygı duyarım. Sen beni bırakamazsın çünkü ben ölümle karşılaştığım zaman seni benim yanıma getiren benim seni çağırmam değil, o an duyduğun, tarifi imkansız acı.'' Kaşları hafifçe kalktı. Hala bana zarar gelmek üzereyken onun deli gibi acı çektiğini bir tek kendisi biliyor sanıyordu. ''Yani benim öldüğüm fikrine bile katlanamazken ölmeme hiç katlanamazsın ve böyle bir şey olduğu takdirde acının daha şiddetli ve saldırgan bir şekilde seni ele geçireceğinden eminim. Hoş sana bilmediğin bir şeyler anlatmıyorum, değil mi? Üstelik ölürsem lanetin kırılmaz ve ben tekrar dünyaya gelene kadar bu acıyla yaşamak zorunda kalırsın. Üstelik ben gelince de beni tekrardan bulman, bunca deli saçması şeye inandırman ve sana yardım etmeye ikna etmen gerekecek ve yine bir sürü zaman... Hatırlarsan sen zamana çok değer verirsin. O yüzden gel seninle bir anlaşma yapalım." Yüzünde taviz vermediğini göstermek isteyen bir ifade vardı ama söylediklerim çoktan aklında yer etmişti bile.

Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdiğinde dikkatle bekledim. Kalbim tanıdık bir hisle çırpındı sanki. Ensemden aşağıya tatlı bir meltem gibi eski bir anı esti gitti. Bu ânı daha önce yaşamışlığın verdiği buruk his omuzlarımdan sırtıma doğru dalga dalga yayılırken omurgamı dik tutmak için ayriyeten bir çaba sarf etmem gerekiyordu. Dudakları hafifçe hareket ettiğinde kendimi toparlayarak bakışlarımı gözlerine çevirdim.

En azından, ölmeden önce o dudakların tadına bir kere daha, son kez de olsa bakabileceğimi bilmek benim için hoş bir teselli olabilirdi.

"Gerçekten beni hiç tehdit etmek istemiyormuşsun, seni takdir ettim." Hafifçe gülümsedim.

Onun bir insan olduğunu düşündürten bir çok an yaşayabiliyordum ve şu an kesinlikle o anlardan biriydi. Bana insanca göründüğü o güzel anlardan biri.

"Ölmeden önce yapmak istediğim bir takım şeyler var ama onları yapabilecek kimsem yok. Sadece yanımda olmanı ve bu anları benimle paylaşmanı istiyorum." İstediğim şey her ne kadar beni utandırsa ve zavallı gibi hissettirse de yapacak bir şeyim yoktu.

"Böylesine saçma bir şey için neden bana ihtiyaç duyuyorsun ki? Git kendi kendine takıl işte." İncinmiş bir şekilde ona baktım. İfademe anlam veremiyormuş gibi görünüyordu.

"Lütfen bir daha öyle deme.'' Çatallaşan sesim anında onun kaskatı ifadesine etki ederken omuzlarımı dikleştirdim. ''Hayatımın tek bir amaç uğruna döndüğünü ve onun dışında hiçbir değerinin olmadığını düşünebilirsin çünkü bende şimdiye kadar bana aksini düşündüren özel hiçbir şey yaşamadım ama bana böyle davranma. Sık sık unutuyor gibisin ama benimde duygularım var. Korkuyorum, beni bekleyen belirsizlikten, toprağın karanlığından ve serinliğinden korkuyorum... ve bu süreç boyunca sadece yanımda olmanı istiyorum. Sana işkence de etmiyorum. Bana her an böyle davranmak zorunda değilsin, değil mi?" Tam dudakları aralandı, bir şeyler diyecekti ki kapının çalmasıyla yerimden kalktım.

Dış kapıya doğru ilerlerken o da çoktan peşimden kalkmış, bir adım arkamda bana eşlik etmeye başlamıştı. Megafona basarak resepsiyondakinin konuşmasını bekledim.

''Saba hanım, bir paketiniz var. Gönderici: Mehmet Gürdal, onaylıyor musunuz?'' Kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken bir an yanlış duyabileceğimi düşündüm. Bana ne göndermiş olabilirdi ki?

''Evet,'' dedim sadece. Merakla kapıyı açıp sırtımı çelik pervaza yasladığımda Rehber'de karşıma geçerek omzunu pervaza yaslamış ve ciddiyetle bana bakmaya başlamıştı.

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin