İnstagram: merve.albyrk1
-
-03.05.37
Orta okul bittikten sonraki ilk yazımdı. Artık 15 yaşımda sayılırdım.
Dayım beni üzüm bağlarından birine gündelikçi olarak sokmuştu. Sabahtan akşama kadar üzüm topluyor, nadiren de ezmeye yardım ediyordum. Ama daha sık olarak topluyordum çünkü bu en zor kısmıydı. Yetişkin kadınlar üzüm toplamaya pek yanaşmak istemiyorlar, o yüzden bu iş bize, yaşı küçük olanlara kalıyordu.
Aslında benim için sıkıcı değildi. Hep birlikte çalışıyor, hep birlikte yemek yiyip, hep birlikte konuşup gülüyorduk. Yine de bundan sonrasında okula gidip gelmeyeceğim için üzülüyordum.
Orta okul bittiğine göre dayım devam etmemi gereksiz görüyordu. Zaten bende şimdiye kadar onun daha fazlasına izin vereceğini düşünmüyordum. Üzerimdekileri değiştirip bağdan çıktıktan sonra beni karşılamaya gelen onu görmüştüm.
Başında kadife şapkası, kimsenin dikkat etmeden göremeyeceği bir kuytuya çekilmiş, ayağıyla hafif bir tempo tutturmuştu. Çok yakında hekimlik için önemli bir imtihana girecekti.
Arkamdan çıkan kadınların kendi aralarında konuşa konuşa diğer tarafa doğru gittiğinden emin oldum. Dikkatlerini çekmemek için önce yavaş adımlarla, yeterince uzaklaştıktan sonra da koşarak ona doğru ilerlemeye devam ettim. Beni görünce, öylece etrafa bakınan yüzü hafif bir tebessümle aydınlandı. Nefes nefese hemen karşısında durdum.
''Neden geldin ki? Ben tek başıma dönerdim,'' dedim. Daha burada çalışmaya başlamamın dördüncü günüydü ama her akşam üzeri beni almak için erkenden geliyordu ve yola çıktığımda da onu çoktan beni beklerken görüyordum.
''Senin eve girdiğini görürsem içim daha rahat eder. Hadi gidelim,'' dedi yavaşça yürümeye başladığında. Aramızda güvenli bir mesafe bırakarak yanında yürümeye başladım. ''Nasıl geçti bakalım günün? Çok yoruluyor musun?'' dedi. Doğrudan, ilerlediği yola bakıyordu. Hafifçe gülümsedim.
''Zor ama o kadar yorulmuyorum.'' Eve giden yola sapmıştı ki kolundan hafifçe çekerek onu durdurdum. Bana doğru dönmesiyle panikleyerek elimi hemen kolundan çektim. İç içe ve sürekli bir şekilde onca yılı birlikte geçirdikten sonra şimdi ona temas etmekten bu kadar çekiniyor olmam çok garip hissettiriyordu. Onun bunu fark etmesinden korkmadan da edemiyordum. ''Uzun yoldan gidelim,'' dedim başka bir tarafa bakarken. Cevap vermemesi üzerine, çokta önemi yokmuş gibi gülümseyerek ona döndüm. ''Yani sende istersen... eğer eve gidip ders falan çalışmayacaksan.'' Yutkundum, güzel bir cevap vermesini diledim.
''Benim için fark etmez,'' dedi sadece. Gülümsedim, gülümseyişimin bu kadar geniş olacağını tahmin edememiştim. Hızla başımı öne çevirip sessizce yürümeye başladım. Şimdi onunda gülümsediğini rahatlayan duruşundan anlayabiliyordum. Tekrardan yanımda yürümeye başladığında konuşacak daha çok şeyimiz olmasını diliyordum ama diyecek hiçbir şey bulamıyordum.
Cebinden bir sigara çıkarıp parmaklarının arasına aldığında kaşlarımı çatarak aniden ona döndüm. Tam dudaklarının arasına almıştı ki elimi dudaklarına doğru götürdüm ve hızla sigarayı dudaklarının arasından çekip yolun kenarına doğru attım. Karanlıkta ortadan kaybolmuştu.
''Sana şunu yapma diyorum. Ha, eğer hala aptal kızlara hava olsun diye devam ediyorsan da onların yanında yap. Burada çekici görünmen gereken kimse yok,'' dedim sinirle. Doğrudan gözlerime bakarken sessizleştim.
''Elin ne kokuyordu?'' dedi. Şaşkın bir şekilde duraksadım. Az önce dudaklarına doğru uzanan elimi hafifçe kavradı ve rüzgar usul bir şekilde saçlarımı omuzlarımın üzerinden dalgalandırırken elimi yüzüne doğru kaldırdı. Parmaklarım burnuna doğru hafifçe değdiğinde içimden sarsıcı bir ürperti geçti. ''Çok güzel,'' diye fısıldadı yumuşak bir sesle. Bakışlarının mahmur bir yanı vardı. Boştaki elimi burnuma doğru götürdüm çekinerek.
''Üzüm,'' diye fısıldadım yüzüne bakmadan. ''Üzüm işte.'' Diğer elimi de tutup kendine doğru çekti ve iki elimi de avuçlarının arasına aldı. Benim ellerim onunkilerin arasında çok daha küçüktü. Ellerini tamamen kapatsa benimkiler görünmezdi. Yüzünü ellerime doğru yanaştırdı. Soluklarını ellerimde hissedebiliyordum.
Tam ellerimi geri çekecektim ki bileğimden tutarak sol elimi bırakmadı. Son anda gördüğü bir şey dikkatini çekmişti. Parmaklarımı açarak avucumu açıkta bıraktı. Gözlerim avucumdaki yaraya kaydı. Gözleri ve parmakları yumuşak bir şekilde birkaç saniye avucumda gezindi.
''Ne oldu böyle?''
''Dal kesti,'' dedim. Yüzü hala hafifçe avucuma eğikti. Bir elini ceketinin içine attı ve bir mendil çıkardı. Üzerinden birkaç saat geçmiş olmasına rağmen yaram hala biraz sulu ve taze görünüyordu. Rüzgar değdikçe de hafifçe sızlıyordu. Mendili ikiye katlayıp bir şerit halinde elime sardı. Dikkatle bağlarken yüzünde yaptığı işi ciddiye alan bir ifade vardı.
''Bundan sonra dikkatli ol,'' dedi. Bağladıktan bir süre sonra daha elimi tutmaya devam ediyordu. Gözleri tekrar yüzümü bulduğunda sessizce başımı salladım. Sokak git gide biraz daha kararırken ay ışığıyla yolumuz aydınlanmaya başlamıştı. ''Eve gidince de iyice temizlediğinden emin ol, iz kalmasın.'' Tekrardan başımı salladım.
''Şimdi elimi alabilir miyim,'' dedim gülümseyerek.
''Hayır, elini eve kadar koruyacağım,'' dedi onunda yüzünde bir gülümseme belirirken. Tek eliyle elimi tuttu ve elimi yavaşça ceketinin cebine soktu. Şimdi ceketinin cebinde avuç içlerimiz birbirine temas ederken tenlerimiz arasında sadece onun, köşesinde adının baş harfleri annesi tarafından işlenmiş, temiz mendili vardı.
''Elim şu an çok mutlu,'' diye fısıldadım kendi kendime, adım atan ayak uçlarıma bakarken. Fısıltımı duyduğunu belli eden bir gülüş duyuldu ama ikimizde birbirimize bakmadan yürümeye devam ettik. O duymamış gibi yaptı bende duyduğunu anlamamışım gibi.
En sonunda yolumuz bittiğinde tam elimi cebinden çıkartmıştım ki bir adım önüme geçerek beni durdurdu.
''Yol boyunca teşekkür etmeni bekledim,'' dedi abartı bir şekilde kaşlarını çatarken. İfadesine gülmeden edemedim.
''Etmeyeceğim çünkü yapmanı istediğim bir şey değildi, bana özel yaptığın bir şey hiç değildi. Sen her zaman iyisindir, herkese öylesine yardım edersin. Şimdi bana gelince mi karşılık bekler oldun?'' dedim omuzlarımı hafifçe silkerek.
''Belki sadece senin edeceğin bir teşekkürün önemi vardır?'' dedi kaşlarını kaldırırken. Hafifçe titreşen kirpiklerimi yüzünden aşağıya doğru indirdim.
''Gidiyorum,'' diye fısıldadım. Saçımdan birkaç tutam yüzüme doğru savrulmaya devam etti. Hiçbir şey demeden görüntümü izlemeye devam ediyordu.
''Peki.''Yine de beklentiyle durmaya devam etti. Önce onun gitmesi için bekledim ama ikimizde karşılıklı durmaya devam ediyorduk.
Ona arkamı döndüm ve sonra tekrardan ona doğru döndüm. Parmak uçlarımda hafifçe ona doğru uzandım ve yüz hizasına doğru yükseldim. Çenesine doğru bir öpücük bıraktım ve hiçbir şey demeden evin bahçe kapısına doğru ilerledim. Kapıyı tekrar kapatmak için ondan tarafa döndüm ama yüzüne bile bakmadan tekrar yürümeye devam ettim.
Bahçe yolunda, eve doğru usul usul yürürken sanki dizlerim titriyor gibi hissediyordum. Koşmaya başlayarak bir an önce onun bakışlarından kurtulmamak için kendimi zor tutuyordum.
''Önemli değil,'' diyen keyifli sesini duydum arkamdan. Teşekkürüme karşılık veriyordu. Yüzümde bir gülümseme belirdi ama duymamış gibi yürümeye devam ettim.
Önemliydi, onun düşündüğünden daha fazla belki de.
-Bölüm Sonu-
Ayy, bu bölüm nasıl tatlı nasıl güzel oldu var ya. İçime en sinen bölümlerden biriydi, istisnasız. Umarım sizde beğenmişsinizdir. Her neyse, sizi çok oyalamadan diğer bölümü düzenlemeye uçuyorum.
Yorum yapmayı unutmayalım ♥
Arı Kovanı'na da bir bakın derim.
Görüşmek üzere ♥♥