Alıntı #2

183 19 13
                                    

"Sana bir şiir okusam..." dedim bakışlarımı Rehber'e çevirerek. O an onunda benim baktığım yere, beni neyin gülümsettiğini görebilmeyi umarak baktığını fark ettim. Yakalandığını fark ederek hemen bana döndü. "Sende nasıl hisler uyandırdığını benimle paylaşır mısın?"

"Oku bakalım," dedi bütün bedeniyle bana dönerken. Oldukça ilgili bir hale bürünmüştü.

"O gün ne kadar mutluydun, hatırladın mı?" Doğrudan gözlerine bakarken dilim sanki ağzımın içine doluyordu. Heyecan tenimin, buz gibi derimin altında büyüyüp küçülüyor, etrafa dağılıyordu. Ona bakarken gözlerimde yaşların parlamasına engel olamadım. "Ne güzel gülüyordun? Yok, dedim. Ömrümde böyle manzara görmedim, göremem de. Ne güzel gülüyordun? Gözlerime bakıyordun. Seni seviyorum, dedin. Ben hiç böyle güzel ölmedim. Senin baktığın yerde, dünyanın en güzel yerindeydim." Dudaklarımı birbirlerine bastırıp bir cevap vermesini beklemeye koyuldum.

"Amatör," dedi nihayet. Bu cevabı elimde olmadan gülümsetti beni. 

"Ama ben sana ne hissettirdiğini öğrenmek istemiştim."

"Güzel bir şeye bakıyormuşum gibi hissettim," diye fısıldadı bir süre düşündükten sonra. "Gün doğumu gibi mesela," diye devam etti. "Gökyüzü turuncu ve kızıl tonlarda. İçinde hem dünü hem bugünü yüklenmiş, her ikisinden de izler taşıyor, büyük bir özenle. Bakır rengi gölgeler yüzüme vuruyor, tenimi ısıtıyor. Güneş yavaş yavaş yükseliyor  ve ben çaresizce güneşin tam da o noktada asılı kalmasını isterken buluyorum kendimi. Sanki bir daha böyle güzel bir an yaşayamayacakmışım gibi. Bu isteğimin yarınlara engel olacağını bilsem de sadece o anda kalmak istiyorum. Sadece bir saniye daha veya ömrüm boyunca." Gözümden bir damla yaş kıvrılmış dudaklarımın yanından geçerek çeneme doğru yuvarlandı. Yüzü şaşkın bir ifadeye büründü. Yine de elini uzatıp parmak uçlarıyla çeneme doğru dokundu ama yeterli gelmeyeceğine kanaat getirmiş olacak ki avucunu yanağıma doğru bastırdı. Bir sonraki gözyaşım onun başparmağının olduğu yerde dağıldı. Başparmağıyla göz pınarımı hafifçe okşayarak bir sonrakini sildi.

"Sakın sevme beni," diye fısıldadım. Bu onun ilk zamanlarda bana yaptığı uyarıyı anımsatıyordu. "Sen beni seversen... neler olur kestiremiyorum. Ben nasıl biri olurum, hiç bilmiyorum." Gülümsedi. Dudakları şefkatle hafifçe kıvrıldı. Dudaklarının daha önce bu kadar çok gülümsemeyi anımsatacak kadar kıvrılıp kıvrılmadığını anımsamaya çalıştım.

"Bunu bana çok daha önce söylemiş olsaydın..." dedi. "Kendimden hiç şüphem olmazdı ama şimdi... ne yazık ki sana söz veremeyeceğim." Aramızda sonsuz gibi gelen bir an geçti.

O sevdim mi öyle bir seviyordu ki, sevgisi insanı sımsıkı sarıyor, sarmalıyordu. Öyle bir seviyordu ki, insana gidecek hiçbir şey bırakmıyordu ve ben onun tarafından sevilmekten deli gibi korkuyordum.

Zarar görmekten ama en çok da onun zarar görmesinden sadece korkuyordum.

-Alıntı Sonu-
Bu da bugünün son alıntısıydı.
Dediğim gibi kitabın güncel olarak yazdığım bölümlerini paylaştığım için heyecanlıyım.
Bakalım beğenecek misiniz??

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin