''Bizden tam olarak ne istiyorsunuz?'' dedim. Yüzümde beni acınası bulduğunu bas bas bağıran bir ifade geçti.
''Ben senden ne isteyebilirim ki?'' dedi buna hiç ihtimal vermeyerek. Rehber'e döndü. ''Bu sefer onu korumakta neden başarılı olamadığın hakkında bir fikrin var mı?'' Rehber başını iki yana salladı.
''Denedim.''
''Peki sen, küçücüğüm, onlarca yıl, hiçbir şey yapmadan, bir işe yaramadan, durmadan korunacağını ve hayatına devam edeceğini mi sanıyorsun?'' Hiçbir cevap vermeden bekledim. ''Ne zaman bir adım atacaksınız?''
''Biz daha önce öpüştük.'' Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde ondan tarafa döndüm ama o hala bana bakmıyordu.
''Bunu söylemek zorunda değildin.'' Yine dikkatini üzerime çekememiştim.
''Ama hiçbir işe yaramadı.''
Ben de tekrar kadından tarafa döndüğümde kadının gözleri üzerimizde mekik dokumaya devam ediyordu.
''Siz küsmüsünüz?''
''Yok artık.'' İkimizinde aynı anda verdiği cevapla, ikimizde aynı anda birbirimize bakmış ve aynı anda, son derece hızlı bir şekilde tekrar önüme dönmüştük. Bacaklarımın üzerinde duran parmaklarımla oynamaya başladığımda kadın kafasını iki yana çevirdi.
''Anlaşıldı, siz birbirinize yol gösteremeyeceksiniz. Bunca zaman boyunca, bir arpa boyu kadar yol alamamışken üstelik, ne hakla birbirinize darılır veya gücenirsiniz? Siz Ademoğulları, bir türlü aptallığınıza doymayarak beni şaşırtmaya devam edin lütfen.'' Derin bir iç çekti ve gözüme son derece sinirleri bozulmuş geldi ama ifadesi bunu asla açığa çıkartmıyordu. Hala son derece masumane ve eşsiz görünüyordu. ''Öyle zavallısınız ki, size kendi ellerimle yardım etmemek için kendimi zor tutuyorum ama sizi normalde huzuruma kabul etmem bile bir hatayken, bunu yaparsam kesin cezalandırılırım.'' Kaşlarım çatılırken onun da birileri tarafından cezalandırabilecek olmasının beni bir süre şaşırtmasına izin verdim. ''Ve bende elimi sizin üzerinizden çekersem görevi yüzlerce yıl boyunca tamamlayamazsınız.''
''Ben yardım etmeye hazırım,'' diye fısıldadım mahcup bir şekilde.
''Ve evlenmeye...'' Sinirli bir ifadeyle ondan tarafa döndüğümde omuzlarını silkerek önüne döndü.
''Evlenmeme neden bu kadar takıntılısın? Sana yardım edeyim, sen huzura kavuş ve hayatımdan sonsuza dek çık ve sonrasında ben ne yaparsam yapayım. Zaten bir daha benimle ilgili hiçbir şeyden haberin olmayacak. Neden hala bu konuyu açıp duruyorsun?'' Öfkeden tırnaklarımı yememek için kendimi zor tutuyordum.
''Çünkü istemiyorum.'' Duraksadım. Bu ne anlama geliyordu.
''Başım, başım... başım.'' Kafamı tekrardan o garip kadından tarafa çevirdim. ''Size dayanmak çok zor. Bu şekilde öpüşmeniz elbette hiçbir işe yaramaz. Önce sen,'' dedi işaret parmağının ucuyla beni göstererek. ''Sadece yardım etmek istediğini söyleyerek bunu yapamazsın. Bunu gerçekten istediğinde tereddüt etmeden kendini ona sunmaya ve onun huzuru için kendini feda etmeye hazırlı olmalısın. Anca bu şekilde onun dudaklarından kendi geçmişini çekip alabilirsin.'' Tekrardan öpüşme konusunun açılmasıyla kızararak başka bir tarafa doğru bakmaya çalıştım. ''Siz dünyadayken size yardım edebilecek kişi ben değilim. O yüzden sizi dünyada birine emanet etmeliyim. Aslında... onunla şimdiye kadar çoktan tanışmış olmanız gerekiyordu.''
''Kiminle?'' dedi Rehber, merakla oturduğu yerden dikleşirken. Sonunda işe yarar bir şeyler bulabilecek olma umuduyla, az da olsa canlanmış gözüküyordu.