21. Bölüm ♦ II. Kısım

204 25 8
                                    

Arkadaşlar kusura bakmayın, son zamanlarda gerçek suç hikayelerini anlattığım  youtube kanalıma ağırlık verdiğinden dolayı buraya pek uğrayamamıştım.
Ama tekrardan elimden geldiğince düzenli bölüm yayınlamaya çalışacağım.
Siz de bu süreçte isterseniz YouTube'dan bana destek olabilirsiniz. Sizleri videlarub altında görünce ekstra mutlu oluyorum🥰🥰

♦• Günümüz•♦

Hastaneye gittiğimde uzunca bir süre, kapıdan içeriye giremedim. Kocaman harflerle Özel Saba Hastahanesi yazan tabelaya baktım. Açıldığından beri buraya hiç gelmemiştim ama şu am bunu düşünmenin sırası değildi.

Hala daha böyle bir şeyin yaşandığına inanamıyordum. Düne kadar gülen, kahkahalar atan ve etrafta koşuşturup duran bu çocuğun içerde öylece yatıyor olduğuna inanamıyordum.

Bir ambulansın kapıya yanaşmasıyla irkilerek kendime geldim ve hızla kapıdan geçmek üzere olan sedyeye, panikleyip yana çekilerek yol verdim. Üzerine daha fazla düşünmeden bende peşlerinden girip birkaç saniyede içerde ne yapacağımı bilemedim.

"Dün gece ameliyathaneye alınmış ama şu an yoğun bakımda. Durumu da oldukça ağır ne yazık ki. Ziyaretçi girişi yasak ama camın arkasından bakabilirsiniz isterseniz." Girişteki hastane sekreteri tam olarak böyle söylemişti.

Hastane planının asılı olduğu tablodan gördüğüm kadarıyla yoğun bakım katına çıktım. Burası hastanenin geri kalanına göre daha sessiz ve bir o kadar da kasvetliydi. Sanki umut bu kata daha az uğruyormuş gibi bir havası vardı.

"Saba," duyduğum sesle kendime geldiğimde karşımda Kemal amca ve Sinan amca vardı. Kemal amcaya bakmayı tercih ettim. "Nasılsın kızım?" Dudaklarım aralandı ama hiçbir şey söyleyemeyeceğimi anlayınca tekrardan birbirlerine bastırdım. İyiyim, demek bencillik gibi geliyordu. Başımı iki yana sallayarak kafamı yere eğdiğimde omzumda bir el hissettim.

"Senin suçun değildi." Sinan amca dostane bir şekilde gülümsemeye çalıştı. Bana ayriyeten kibar davranmalarına gerek yoktu.

"Nasıl?" diye fısıldadım sadece. Vicdanımı rahatlatmaya çalışmadığıma kendimi inandırmak istiyordum. Gerçekten onu merak ettiğim için gelmiştim. "Ben..." Boğazıma bir acı saplandı. Çenem titrerken yüzümü tekrardan başka bir yere çevirmek istedim.

Kemal amca karşımda ilk defa o kadar dağınık gözüküyordu ki. Her zaman tertipli, dik duruşlu bir adamdı. Takım elbisesiyle mi uyuyor diye düşündüğüm tarzda biriydi ama şimdi altında bir pantolon ve üzerinde siyah, boğazlı bir kazak vardı.

"Shh." Sinan amca bu sefer iki omzumdan da tutarak kafasını bana doğru eğdi. "Kendine bunu yapma. Sakın." Beni kendine doğru çekip kollarını etrafıma doladığında alnımı omzuna yasladım. Bu iki adamı da çoğu zaman babamdan daha çok görmüştüm ve şimdi ikisine karşı da ayrı ayrı mahcuptum.

"Özür dilerim," diye fısıldadım. "Böyle olmasını istemedim." Sinan amca sırtımı sıvazlarken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Kollarımı beline dolarken kendime öyle çok kızıyordum ki.

Çok ertelenmiş bir kızgınlıktı bu. Çok ertelediğini, görmek istemediğim bir öfkeydi. Kendime karşı yıkıcı etkileri olan bir saldırganlığa sebep oluyordu.

Oğlunu nişan törenimizde bırakıp gitmiştim. Herkesin içinde. Günlerdir o rezalet yarattığım nişan için uğraşmış, kafa yormuşlardı. İtibarlarını zedelemiş ve başlarını ağrıtmıştım. Bir sürü meraklı insana defalarca baştan savma açıklamalar yaptığına yemin edebilirdim.

Evet, mutsuzdum. Çok mutsuzdum. Mutlu görünürsem mutlu olabilirim sanmıştım. Onların yanında durursam onların ailesinin bir parçası olabilirim sanmıştım. Bunu yapmak için sebeplerim vardı ama yine de hiçbiri yapış şeklimi haklı çıkartmıyordu. Bunu en çok da Sinan amca hak etmemişti. Kendimi en çok ona karşı suçlu hissediyordum.

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin