Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
_
Kucağında, babasının gövdesine minik ellerini dayayıp ona hayretle bakan oğlunun, kocaman yanaklarını öpüp "Haydi, tekrar et babasının aslanı." Dedi tatlı tatlı. "Hiç zor bir şey değil oğlum. Bak bana bakayım. An, ne. Söyle bakayım küçük canavar. An-ne."
"An, ne. An, ne. An, ne." Mutfakta hazırladığı mamayı minik oğullarına yedirmek için gelen Ada, her tarafı sessiz ve tenha olan evin içindeki odalardan sadece bir odasından gelen fısıltılı ve yumuşak sesle kapının arkasında durup; elindeki mamayla kocası ve onun kucağında küçücük kalmış oğlunu izledi. Kaptan, kucağındaki oğlunu yavaş yavaş sallayarak odada küçük küçük ilerlerken; oğlu ise babasının tekrar etttiği kelime nedeniyle ona siyah ve büyük gözleriyle şaşkın şaşkın bakıyor, karşısında onun heyecanla ve istekle 'Anne' demesi için çabalayan babasına dudak büzüyordu.
"Haydi benim aslan parçam. Haydi küçük kaptanım. An, ne. Bak miniğim, çok basit. Aaan, neee. Anne."
Ada, loş ışıklı oğullarının odasına yavaşça girip, kucağında oğlunu taşıyan kocasına yaklaşırken "Delisin sen." Diyerek gülümsedi ve oğluna dediğini söylettirmek için dalmış olan esmer tenli adamın ona dönmesini sağladı. "O doğalı daha bir hafta oldu. Konuşması için daha çok erken değil mi Kaptan."
Ada'nın anlayışlı ve yumuşak sesiyle beraber gülümseyip, kucağındaki oğlunun minik ellerini elleri arasına alıp, öpen karısının dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. "Konuşması için daha çok var mı ? Ne zaman emekleyecek, ne zaman ilk adımı atacak ? Balık tutmayı ne zaman öğreteceğim ona ? Baba oğul karşılıklı balık yememize daha var mı ?"
Ada, bir dakika içinde kafasında dönüp dolaşan soruların bir kısmını anında karısına soran esmer tenli Kaptana gülümseyerek bakıp, oğlunun küçük ellerini tutan ellerini çekti ve kendi küçük ellerini Kaptan kocasının yanaklarına koydu. "Kucağındaki oğlumuzdan çok daha bebeksin."
Sakallarındaki küçük eli tutup öptü ve uzun kirpiklerini birbiri üzerine kapatıp, huzurla gülümsedi. Küçük oğulları Kaptan'ın yavaş yavaş gövdesine düşen küçük kafası ve parmakları ile gülümsemesi daha da genişledi.
Bir haftadır çok yoğun hissettiği duygunun tarifi yoktu onun için. Aynı ona benzeyen siyah saçlı, kara gözlü minik çocuğu her kucağına aldığında inanılmaz bir sıcaklık içini kaplıyor; babalık duygusunu en derininden hissediyordu. Kucağındaki minik oğlunun, daha bir hafta önce tanıştığı babasına olan bakışları ve gövdesine kafasını koyup uyuyuşu; kendi çapında babasıyla konuşma çabası, ona uzun kirpikleriyle şaşkın şaşkın bakması ve oğlunun daha birçok özelliği esmer tenli adamın zihnine kazınıyor; oğlunu düşünmediği tek bir an geçmiyordu.