Gergin geçen birkaç saatlik yolculuk, neredeyse ölümüme sebep olacaktı. Bir yandan Minnie'nin nasıl bir halde düşünüyor, diğer yandan da gerçek kimliğimi anlamamaları için dua ediyordum. Bir anlık cesaretle bu yola girmiştim ama sonuçlarını düşünmemiştim. Nereye gittiğimizi veya gittiğimiz yerde Minnie'yi görebilecek miydim, bilmiyordum.
"Kaç yaşındasın sen?" Onlarla gelmeme izin veren asker sorduğunda, düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve bakışlarımı ona çevirdim. "18, efendim."
Üstümde gezinen küçümseyici bakışları onu öldürmek istememe sebep olsa da, sakin kalmak zorunda olduğumu biliyordum. Hiçbir şeyi belli etmemem gerekiyordu. "Hala anlayamıyorum," dedi yüzünü yüzüme yaklaştırırken. "Yaşadığın yeri mahvettik ama sen yine de bizden biri olmak istedin? Gerçekten amacın ne?"
Öyle sert ve kelimeleri bastırarak konuşmuştu ki, sesli bir şekilde yutkunmama engel olamadım. Bana karşı çok şüpheli olmasına rağmen beni neden yanına almıştı anlayamıyordum.
"Onu yapmanızın bir sebebi olduğuna eminim, efendim ve hiçbir amacım yok. Tek istediğim, ülkeme hizmet etmek."
Bakışları hala şüpheyle yüzümü turlarken dudaklarını aralamıştı ama koluna dokunan bir el buna engel oldu. "Yeter Jimin, çocuğun üstüne gitme artık."
Adının Jimin olduğunu öğrendiğim asker benden uzaklaştığında bakışlarını sonunda benden çekebilmişti. Jimin'in yanında oturan ve bana yardım eden askerle kısa bir an göz göze geldiğimizde dudaklarına ufak bir tebessüm yerleşti.
"Adın neydi?"
"Lawan, efendim."
Başını yavaşça salladığında yüzündeki gülümseme genişledi. "Benimle saygılı konuşmana gerek yok Lawan, senden fazla büyük değilim. Adım Hoseok, bana ismimle seslenmen yeterli!"
Zorla gülümsediğimde, başımı öne eğerek ona selam verdim ve bakışlarımı tekrar karanlıktan dolayı hiçbir şey gözükmeyen yola çevirdim. Az önce kasabamızı, evimizi dağıtan, hayatımızı mahveden insanların bu kişiler olduğunu görmeseydim samimi olduklarını düşünebilirdim ama gerçeği biliyordum. Kalplerinde ufak bir vicdan kırıntısı bile olmadığını kendi gözlerimle görmüştüm.
"Dua edelim de komutanın kardeşi bu kızlardan biri olsun, Jimin ya da en azından o kızı tanıyor olsunlar. Yoksa biliyorsun ki, bu sefer gerçekten biz biteriz."
Duyduklarımla dikkatimi anında onlara verirken, merakla söylediklerini dinlemeye devam ettim.
"Biliyorum," dedi Jimin denen asker derin bir iç çekerken. "O manyak herif bizi gerçekten öldürür."
Komutanlarından bahsederken az önceki kendine oldukça güvenen Jimin tamamen yok olmuş gibiydi. Ondan gerçekten korkuyor olmaları beni de germişti çünkü beni götürdükleri yerde ne kadar kalacağımı bilmiyordum. Önce Minnie'yi bulmalı ve kimsenin fark etmemesini sağlayarak gizlice oradan gitmeliydik. O zamana kadar bahsettikleri bu korkutucu komutandan uzak durmam, kesinlikle benim için daha iyi olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
la vera bellezza
Fanfictionsen, taktığın maskenin ardına saklanmış bir kız. ben, o güzelliği geç fark edecek kadar aptal.