twenty nine: my brave girl

2.7K 407 310
                                    

Sessizlik bir kamçı gibi ruhumun en derinliklerine işlerken, gözlerimi elimde tutmaya devam ettiğim zarftan ayıramıyordum. Dün gece tek bir an bile uyuyamamış, saatlerce düşünmüş ve ardından beni delicesine korkutuyor olsa da bir karar vermiştim. Son kez, pişman olmamak adına atacaktım bu adımı.

Ona gidecektim.

Jisoo'ya, onunla geleceğimi söylediğimde çok sevinmişti ki bu tepkiyi zaten bekliyordum. Beni asıl şaşırtan şey, büyükanneminde en az onun kadar mutlu görünüyor olmasıydı. Ben bu konu hakkında ondan çekinirken hiç beklemediğim bir tavıra bürünmüş ve bana, bazen bencil olmalı insan demişti. Bu kez sadece kendini düşün.

Öyle de yapmıştım, onun nasihatini dinlemiş ve belki de hayatım boyunca ilk kez, bir başkasını düşünmemiş ve her ne kadar korkuyor olsam da sonunu görmek istemiştim. Komutan Taehyung'u seviyor, onunla birlikte olmak istiyordum. Mutlu olmak istiyordum, bu bir başkasını mutsuz edecekse bile bunu umursamamayı tercih ediyordum bu kez.

Hayatım boyunca hep kendimden ödün vermiş, birçok kez canımın yanacağını bile bile fedakarlık yapmaktan kendimi alıkoyamamıştım. Artık bir şeyler değişmek zorundaydı. Benim artık, kendim için yaşamayı öğrenmem gerekiyordu.

Komutan Taehyung, beni karşısında gördüğünde nasıl bir tepki verecekti tam kestiremiyordum fakat onun da beni hala sevdiğini biliyordum artık. Düne kadar, bunu açıkça dile getiremeyecek kadar karmaşık düşüncelerle boğuşuyordum fakat Jisoo'nun bana verdiği o mektuptan sonra net bir şekilde anlamıştım ki; onun da duyguları tıpkı benimkiler gibi saftı ve aradan geçen bunca zamana rağmen bile asla yitirmeyeceği kadar gerçekti.

En azından, ben böyle olduğuna inanmak istiyordum.

"Hazır mısın?" diye sordu Jisoo ben önünde durduğumuz otelin geniş kapısının camlarından dikkatle kendi yansımamı izlerken. Benim için epey zorlayıcı geçen sekiz ayın ardından kısacık saçlarım uzamıştı, kalın ve dalgalı tutamlar omuzlarımdan dökülüyordu artık. Uzun, siyah elbise bedenimin bir parçası gibi tamamen oturmuştu üstüme, yüzümde ise hafif bir makyaj vardı sadece. Pek uzun olmayan topuklu ayakkabılar, giymeye alışkın olmadığımdan bana yürürken biraz zorluk çıkartıyor olsa da idare ediyordum bir şekilde.

Dejavu yaşıyor gibiydim, zihnime komutan Taehyung ile otelde baş başa yemek yediğimiz gecenin hatıraları teker teker doluşuyordu istemsizce. Onun karşısına ilk kez genç bir kadın olarak çıkmıştım. O gece, birbirimize hislerimizi itiraf etmiştik ve o gün, ilk öpücüğümü almıştım. Her şey Chaeyoung sayesinde olmuştu ve bu kez de, bizi kavuşturmak için çabalayan kişi onun en yakın arkadaşı ve komutan Taehyung'un kız kardeşi olan Jisoo'ydu. Dudaklarımda beliren tebessüme engel olamadım.

Sanırım ben Lalisa Manoban, gerçekten de bir külkedisiydim ve onlar da benim peri annelerimdi.

"Evet," dedim sertçe yutkunurken. "Hazırım."

Yavaş adımlarla içeriye girdiğimizde, kalbim hissettiğim korku ve bir türlü kontrol edemediğim heyecanım nedeniyle yeniden hızlandı. Dar bir koridordan ilerleyip, davetin düzenlendiği salona doğru ilerlerken tanıdık bir sima ile karşılaşırsam ne yaparım diye düşünüyordum. Beni en son bir erkek olarak gören askerlerden biri burada olursa ve benim kim olduğumu anlarsa şayet, nasıl bir açıklama yapardım bilmiyordum. Bu elbette şu an benim için en az önem arz eden konuydu, çok daha mühim dertlerim vardı fakat yine de şu an öyle şiddetli bir panik halindeydim ki, en ufak şeyi bile önemsemekten alıkoyamıyordum kendimi.

"Neden buraya geldik?" diye fısıldadım tedirginlikle hemen bir adım önümüzdeki salonda sohbet eden ve bir yandan da, pahalı olduklarına emin olduğum, içkilerini yudumlayan konuklara bakarken. Jisoo birkaç saniye içeride göz gezdirmiş, ardından yeniden bana döndüğünde derin bir nefesi içine çekmişti. "Babamın burada olup olmadığını kontrol etmek için elbette," diye bana durumu izah ettiğinde koluma girmiş ve beni geldiğimiz yönün ters istikametine, koridorun sonundaki asansörlerin yanına sürüklemişti hızlıca. "Eğer seni hemen Taehyung'un kaldığı odaya götürseydim ve orada babamla karşılaşsaydık, kesinlikle hoş şeyler olmazdı. Tanrıya şükür pislik herif, konukların kıçlarını yalamakla meşgul."

la vera bellezzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin