Kalbimin ortasında kocaman bir boşluk, aklımda ise onlarca soru işareti vardı. Taehyung'ın sırrımı biliyor olmasına rağmen, neden hiçbir şey söylemediğini veya sormadığını öğrenmek için yanıp tutuşuyordum. Ve bütün bunları biliyor olmasına rağmen, neden bana karşı iyi olduğunu ve yakın davrandığını merak ediyordum.
Trenden indiğimde, biraz da olsa bu sorulardan uzaklaşabilmeyi başarmıştım. Kasabaya ulaşmak için geçtiğimiz ormanlık yol boyunca koşmuş, tekrardan buraya dönmenin sevinciyle mutluluktan havalara uçmuştum. Her gün vakit geçirdiğim, meydanın ortasındaki ulu ağacı, çocukluk arkadaşım Bambam'ı, komşularımızı ve en çokta büyükannem ve Minnie'yi özlemiştim. Kısa bir macera yaşamış, hayatım boyunca unutamayacağım anılar biriktirmiştim ve işte şimdi, tekrardan eski hayatıma kavuşmuştum. Askerlerin gelişinden sonra birçok yeri dağıtmış olmalarına rağmen, kasaba halkı pes etmemiş olmalı ki her şey hala eskisi gibiydi. Yıkılan kasabamızdan tek bir iz bile yoktu, her şey sapasağlam ve yerindeydi.
Meydana ulaştığımda beni tavuklarını besleyen Bayan Kugimiya fark etmiş, birkaç saniye şokla bana bakmış, gerçekten benim olup olmadığımı anlamaya çalışmıştı. Tanıyamamış olmasına şaşırmıyordum elbette, çünkü şu an saçlarım kısacıktı ve üzerimdeki kıyafetler ise bir erkeğe aitti. "Lalisa?" demişti tereddütle. "Bu sen misin?"
Anında kollarımı ona dolamış, Bayan Kugimiya'nın şaşkınlığını üzerinden atmasına dahi müsade etmemiştim. "Evet," demiştim hızlıca ondan ayrılırken. Bayan Kugimiya afallamış bir halde bana bakmaya devam ederken, dudaklarını beni soru yağmuruna tutmak için aralayacağını biliyordum fakat şimdilik buna vaktim yoktu. Önce büyükannemi ve Minnie'yi görmeliydim.
"Her şeyi anlatacağım," demiştim düşüncelerini okurken. "Ama sonra, şimdi gitmeliyim Bayan Kugimiya."
Ve onun arkamdan homurdanmaya başladığını duymuş ama umursamadan koşmaya devam etmiştim. İçimde atamadığım bir enerji ve tarif edemeyeceğim bir mutluluk vardı.
Küçük, bahçeli evimizin önüne geldiğimde hiç beklemeden kapının kenarında duran, her zaman yedek bir anahtarı sakladığımız saksının altını kontrol etmiştim. Dudaklarıma yayılan gülümsemeyle beraber anahtara uzanmış ve aynı hızla kapıyı açmıştım. Ev bıraktığım gibi değildi, büyükannem komşularında yardımıyla bütün evi temizlemiş ve yeniden düzenlemiş gibi görünüyordu.
Büyükannemin odasına ilerlediğimde, onu yatağında uzanmış bir şekilde dinleniyor olduğunu görmek derin bir nefes almama sebep olmuştu. Rahatlamıştım, onu bir daha göremeyeceğim diye ölesiye korkmuştum fakat Tanrıya şükür ki, kötü düşüncelerimin hiçbiri gerçekleşmemişti.
"Büyükanne," demiştim usulca onun koluna dokunurken. Göz kapakları yavaşça aralanırken, uzun denilebilecek bir süre boyunca yüzüme bakmıştı. Küçük dudakları şaşkınlıkla aralanırken, titreyen parmakları yüzüme dokunmuştu. Gerçek olup olmadığımı kontrol ediyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
la vera bellezza
Fanfictionsen, taktığın maskenin ardına saklanmış bir kız. ben, o güzelliği geç fark edecek kadar aptal.