eight: sleep on his shoulder

3.8K 586 276
                                    

Yangdong kasabası

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yangdong kasabası.

157 kişilik nüfusuyla küçük bir kasaba. Çoğunluğu yaşlılardan oluşan bu kasaba halkından, dürüst olmak gerekirse komutanın kız kardeşini bulacağımıza dair pek de umutlu değildim. Ve bu sefer görevin başında Komutan Taehyung olduğundan dolayı mı bilmiyordum ama benim kasabama yaptıkları gibi burada da ortalığı yakıp yıkmamışlar, kimseye zarar vermemişlerdi. Sadece tek tek evleri geziyor, kasaba halkını sorguluyorlardı ve bütün genç kızları komutanın yanına getirerek, kız kardeşi olup olmadığını teyit ediyorlar, daha sonra ise onları geri bırakıyorlardı. Öfkelenmeme engel olamıyordum, bize de bu şekilde muamele göstermiş olsalardı ne şu an ben buradaydım, ne de Minnie kayıptı.

Ah, ama tabiki burası Korelilerin yaşadığı bir kasabaydı. Değersiz Tayland halkı olmadığı sürece, iyi davranmakta hiçbir sorun yoktu. İkiyüzlülükleri midemi bulandırıyordu fakat en azından sorunsuz bir gün geçirdiğim için memnundum. Aynı zamanda hala komutan beni yanında tutmaya devam ediyordu ki, bu da ilginç olan bir diğer ayrıntıydı. Bir anda onun yardımcısı(?) gibi olmuştum ve bu benim için iyi miydi yoksa kötü mü karar veremiyordum.

Yakıcı güneşin altında komutanın yanında dikiliyor, onun her gelen kızın kardeşi olmadığını fark etmesiyle yüzüne yansıyan umutsuzluğa birebir şahit oluyordum. Belki de burada onun yaşadığı acıyı ve çaresizliği anlayabilecek tek kişi bendim. Ailemiz dünyadaki en değerli şeylerdi biz insanlar için ve onları kaybetmek demek, ruhumuzuda kaybetmek demekti. Bilinmemezlik ise belki de kaybetmekten daha kötüydü. Çünkü eğer onların öldüğünü bilirseniz, en azından mezarlarını ziyaret ederek içinizde yaşatmaya, özlediğinizde toprağın altında dahi olsalar da onları hissetmeye devam edebilirdiniz fakat yaşayıp yaşamadıklarını, nerede ve kimlerle olduklarını bilmemek cehennem azabı gibiydi.

"Umudunuzu kaybetmeyin," dedim tereddütle. Ona acıyormuş gibi görünmek istemiyordum, amacım sadece onu biraz da olsa teselli edebilmekti. Bunu yapmak zorunda değildim ama susamıyordum, vicdanım sessiz kalmaya el vermiyordu.

"Kaybetmedim," dedi sert bakışları etrafta gezinirken. "Sadece..." Kelimelerini devam ettirmedi, belki de ettiremedi. Bilmiyordum, belli etmemeye çalışıyor olsa da aslında içten içe ne kadar korktuğunu görebiliyordum.

"Komutanım!" Jimin koşarak yanımıza geldiğinde, paniklemiş halini fark etmemek neredeyse imkansızdı. Nefes nefese kalmıştı, kendine gelebilmesi için ona bir bardak su verdim. Kim Taehyung bakışlarını tamamen ona çevirmişti ve gözlerinden apaçık belli olan beklentisiyle konuşmasını bekledi.

"Kız kardeşinizi tanıdığını iddia eden biri var," dedi Jimin kenara çekilirken. Daha o zaman fark etmiştim arkasındaki genci. Hemen hemen aynı yaşlarda olduğumuzu tahmin ediyordum, bembeyaz teni ve siyah saçları vardı. Yüzü tıpkı bir kedi gibiydi, sevimli biriydi.

Kim Taehyung'da tıpkı benim gibi kısa bir an karşımızdaki çocuğu süzdüğünde, adını bilmediğim genç eğilerek selam verdi. "Kardeşimi tanıdığını mı söylüyorsun?" diye sordu şüpheyle.

la vera bellezzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin