© Tüm Hakları Saklıdır
Geç kalmak, olay yerine yetişemeyen ambulansa benzer. Hasta hayatını kaybettikten sonra ambulansın oraya gitmesi, artık anlamsızdır.
Hayata ve sevdiklerinize geç kalmamanız dileğiyle...
••••••••
“Ben, en güzel yıllarımı soğuk yetimhane odalarında geçirdim Melis. Onun sorumsuzluklarının bedelini ben ödedim. O, beni ufacık yaşta yalnız bıraktı. Yapayalnız! O zaman aklı neredeydi? Şimdi ne yüzle karşıma çıkıp da dedem olduğunu söyleyebiliyor? Bana yaşadıklarımı unutturabilir mi? Bu konuyu bir daha konuşmamak üzere kapatıyorum. Sen de tek kelime etme!” sesim beklediğimden daha yüksek çıkmıştı, fakat bu umrumda değildi.Melis'e bu kadar yüklenmem doğru değildi. Ne yapıyorsa, beni düşündüğü için yapıyordu.Bunun bilincindeydim fakat 2 haftadır sürekli aynı konuyu konuşmaktan bıkmıştım. Fikrimi değiştirmek için gösterdiği çaba boşaydı.
Melis'e konuşma hakkı tanımadan, küçük holden geçip odama ulaştım. Odamın kapısını sertçe kapatınca, gözlerimde bekleyen yağmur bulutları da gözlerimden akan yaşlar sayesinde, dağılmış oldu.
Yüreğimi saran öfkenin verdiği acıyla, kendimi yatağa bıraktım. İstemiyordum, bu lanet olası duyguyu hissetmek istemiyordum.
Anne ve babamı daha 5 yaşımdayken kaybettiğim trafik kazası sonrası bu hayatta yapayalnız kalmıştım.
Bunca yıldır kimsem yok diye biliyordum. Fakat 2 hafta önce bir dedem olduğunu öğrenmiştim.
Ben bu hayatta yalnızdım. Şimdiye kadar kimse yanımda olmadıysa şimdi de olmamalıydı. Kimsenin varlığına ihtiyacım yoktu benim.
Çocukluğum tek dostum Melis ile geçmişti. Beraber gülmüş, beraber ağlamış, beraber büyümüştük. Kendimize acılarımızdan oluşan sapasağlam bir kalkan oluşturup, bu günlere gelmeyi başarmıştık.
Bazen “Melis de olmasaydı ne yapardım?” diye düşünürken buluyordum kendimi. Düşüncesi bile içimde bir yerlerin acımasına sebep oluyordu. Onun olmaması büyük kayıp olurdu.
Melis’in hayatı da en az benimki kadar trajikti. O ailesini hiç görmemişti, tanımamıştı. Bir ailesi var mıydı, onu bile bilmiyordu.
3 günlük iken cami avlusuna bırakılmış. Kimin bıraktığı hâlâ bilinmiyor. Orada bulan insanlar yetimhaneye bırakmıştı onu. Sonrası da çocuk olduğumuzu hissedemeyecek bir çocukluk dönemiydi.
Hayatımda güzel olan tek şey, Melis'i tanımak, onun gibi bir dosta sahip olmaktı.
18 yaşımızı doldurunca yetimhaneden ayrılarak, kendi evimize çıktık. Eşya almaya dahi paramız yoktu ama onu da sağ olsunlar, komşularımız halletmişti.
İkimizde okumayı çok isterdik fakat, çalışmamız lazımdı. Bu şartlar altında hem geçimimizi sağlayıp, hem de okul masraflarımızı karşılayamazdık.
5 ayda düzenimizi kurmayı başardık. Hayatım gayet güzel giderken, dedem olacak adam karşıma çıkararak, hayatımı alt üst etti.
Her şeye, herkese çok öfkeliydim. En çok da kendime. Beni asıl sinirlendiren ise, o adamın üzüldüğünü gördükçe içimin acıyor olmasıydı.
Bu zamana kadar, bana kötülük yapan insanlara dahi güzellikle yaklaşmıştım ama bu gerçekten çok ağırdı. Affedilebilir gibi değildi.
O beni yalnız bırakmasaydı, ben şiddete de uğramazdım, hakarete de maruz kalmazdım. Hayatım aşağılanma, hor görülme ve şiddetle geçmişti. Tüm bunlara sebep olan ise, öz be öz dedemdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÜDA
General FictionAcıyı küçük yaşta öğrenen Almira ve yaşadığı travma sonrası, psikolojik sorunlarla mücadele eden Görkem'in yolları kesişirse... Aşkın, dansa davet ettiği yaralı ruhlar, her şeyi aşarak mutlu olmayı başarabilecek mi? Geçmişin paslı kapıları aralanırk...