Ne söylersem söyleyeyim, hislerimi açıklayacak kelimeleri bulamıyordum. Dilimiz, yaşadığım acıyı açıklamaya yetmiyordu.
Aileme dair, silik silik birşeyler hatırlıyorum. Ama ikisinin de yüzünü, sesini hatırlamıyorum.
Canımı en çok acıtan da bu. Bazen ailem olsaydı, nasıl bir hayatım olurdu, neler yaşardım, diye düşünüyorum, hayallere dalıyorum.
Yaşamadığım ve yaşamak için şansım olmadığını bildiğim mutluluklar, beni gecelerce ağlatmaya yetiyor.
Ailemi kaybettiğim kaza anında, ben de arabadaymışım. Ufak tefek yaralarla, kazayı atlatmışım.
Yetimhanede öğretmenim olan Sevda öğretmen, böyle anlatmıştı.
Ağlamam yerini, sessiz iç çekişlere bıraktığında "Bu acı geçer mi?" diye mırıldandım.
"Geçmez." başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde, gözlerimin irice açılmasına engel olamadım.
Yanıma ne zaman uzandığını anlamadığım, yabancı adama anlamaz ve şaşkın gözlerle bakarken konuşmasını sürdürdü "Geçmez, alışmazsın da. Aynı acıyı her gün, her saat, her dakika yaşarsın. Her seferinde, ilk anki gibi yanar canın. Öldüm dersin, ölmezsin. İnsanlara açıklama yapamayacak kadar yorulduğun vakit, gizlemeyi öğrenirsin. Kahkahalarını yara bandı yaparsın ama yara bandı, yarayı iyileştirmek için değil, onu gizlemek için vardır. Herkesi mutlu edersin ama kendinle baş başa kalınca, acı da gizlendiği yerden, bir hayalet gibi çıkar ortaya. Ne yaşadın bilmiyorum ama, büyük yaraların kapanmasını bekleme. Bazı yaralar, dikiş tutmaz. Bitti , geçti sanarsın ama ufak bir şeyde tüm dikişlerin açılır. Dikişleri açılan yara da, eskisinden çok daha kötü hale gelir. Geçer diyenlere kanma. Geçmiyor."
Gözlerinden bir damla yaş firar ettiğinde, anlamıştım bir derdi olduğunu.
Böyle konuşmasından da belliydi zaten. Birinin ağladığını görmek, bende hep ağlama isteği uyandırmıştı ancak şu an daha fazla ağlamak gibi bir niyetim yoktu.
Konuyu dağıtmak isterken, aklıma gelen ilk soruyu yanımda uzanan yabancı adama yönelttim.
“Peki ya, varlığından bile haberdar olmadığın bir akraban yıllar sonra karşına çıkarsa? O zaman ne yapmalı insan? ” diye sordum.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra, “Zor bir durum. Bu konuda kimsenin sana yardımcı olabileceğini düşünmüyorum. Fakat hislerini dinlemeni öneririm. Sadece hislerin sana doğru yolu gösterebilir.” dedi, maskulen sesiyle.
Hisler, insana doğru yolu gösterebilir miydi? Buna şu anlık verebilecek bir cevabım yoktu ama içimden bir ses, bu adama güvenmem gerektiğini söylüyordu.
Normalde yabancılarla rahatça konuşamazdım ama şu an kendimi rahatsız veya huzursuz hissetmiyordum. Aksine bir dostumla konuşuyormuşçasına rahattım.
Kötü bir enerji yaymıyordu ve tecrübeleri doğrultusunda, sağlam adımlar attığını düşünmeye başlamıştım.
Söylediklerini aklımın bir köşesine kazıdım. Uygulamaya geçirir miydim bilmiyordum ama önerileri kulak ardı edemezdim.
“Teşekkür ederim.” dedim, yabancı adama göz ucuyla bakarken. Yağmurda ıslanan saçları, yüzüne yapışmıştı ve düzeltme gereği duyuyor gibi de görünmüyordu.
Kısaca öksürdükten sonra, “Artık evine gitmelisin. Daha fazla burada kalırsan hasta olacaksın.” dedi, dümdüz çıkan sesiyle.
Uzandığım toprakta doğrulurken, “Sen de öyle.” dedim. O da benimle beraber ayağa kalktıktan sonra, “İstersen, seni evine bırakabilirim. Bu saatte taksi bulman oldukça zor olacaktır.” dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÜDA
General FictionAcıyı küçük yaşta öğrenen Almira ve yaşadığı travma sonrası, psikolojik sorunlarla mücadele eden Görkem'in yolları kesişirse... Aşkın, dansa davet ettiği yaralı ruhlar, her şeyi aşarak mutlu olmayı başarabilecek mi? Geçmişin paslı kapıları aralanırk...