15 dakika süren yolculuğum boyunca ben de tıpkı Görkem gibi tek kelime etmemiştim. Ayak bileğim hâlâ ağrıyordu ama ona söyleme gereği duymamıştım. Yolumuz bittiğinde, camdan dışarı baktım. Bizimki kadar olmasa da oldukça lüks bir villa gözlerimin önündeydi. Görkem arabadan indiğinde ben de peşinden indim. Topallayarak yürümeye çalışırken, Görkem beni yeniden kucağına aldı. "Ayağının üzerine basmamalısın." dedi. Yine cevap vermemiştim.
Kapının önüne geldiğimizde Görkem bir ayağını merdiven basamağına koyup dizine oturmamı sağladıktan sonra cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı açtı. Beni tekrar kucağına aldı ve içeri girdik. Ayağıyla kapıyı kapattıktan sonra beni içerideki kanepenin üzerine bırakıp, yanımdan ayrıldı. Çok geçmeden yeniden yanıma döndüğünde, elinde bir çanta vardı. Oturduğum kanepenin önünde diz çöküp, burktuğum ayağımı kucağına aldı. Ayağıma batan minik taş parçalarını, özenle temizledi. Ne işe yaradığını bilmediğim bir kremi, bileğime ve ayağıma sürdükten sonra, sol ayağımı bilekten itibaren sardı. Bandaj kısmı dışında diğer ayağıma da aynı işlemi uyguladıktan sonra eşyalarını topladı ve yanımdan ayrıldı. Sağ ayağımda bir ağrı olmadığı için sarma gereği duymadığını düşünmüştüm.
Görkem yanımdan ayrılınca ayağımdaki bandajı biraz gevşettim. Bandajı çok sıkı sardığı için rahatsız olmuştum. Görkem, elinde buz torbası ve pijama ile kapıda göründüğünde hızlı adımlarla yanıma ulaşıp, buz torbasını bileğime koydu. Pijama takımını kucağıma koyarak, "Biraz büyük olacaktır ama bir gece idare edersin artık." deyip odadan çıktı.
Alkol kokan, kirli elbisemin askılarını omuzlarımdan düşürüp, eteklerini aşağıya çektim. Uzun kollu, siyah pijamayı üzerime geçirip, pijama altını da giyindikten sonra, elbisemi çıkardım.
Pijamanın beli çok bol gelmişti. Pijama üstü de bayağı büyük olmuştu ama kollarını kıvırdığımda daha iyi olmuştu. Yere bıraktığım elbisemi alıp, belindeki kuşağı çözdüm ve pijamanın beline doladım. Artık pijama belimden düşmüyordu. Pijamanın paçalarını da katladıktan sonra çok daha rahat hissediyordum.
Görkem, "Gelebilir miyim?" diye seslendiğinde, "Gel." dedim. İçeri girip beni kısaca süzdükten sonra, yüzünde peyda olan gülümsemesi, görülmeye değerdi. Gülümsemesini bozmadan, "Yeni tarzını sevdim." dedi. Gülümsemesi biraz yumuşamamış sebep olmuştu ama yine de ifadesizce "Teşekkür ederim." dedim ve tekrar söze girdim "O adama haddini bildirdiğin için de ayrıca teşekkür ederim." dedim.
Yüzünde ki gülümseme silinip, yerini pişmanlığa bıraktı. "Sana isteyerek zarar vermedim Almira. Öfkeden gözüm dönmüştü, kimseyi görecek durumda değildim. O lavuğu orada öldürebilirdim. Bence beni affetmelisin. Çünkü," dedi ve yüzündeki tırnak izlerini gösterdi "Melis ve Deren intikamını aldı. Bana saldırıp yüzümü tırmaladılar." dedi. Görkem'in yüzünde gördüğüm belli belirsiz tırnak izleri yüzünden biraz üzülmüştüm ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. Ufak bir kahkaha attıktan Sonra, "Bundan sonra ayağını denk alırsın artık." dedim.
Benim kahkaham ile Görkem'de gülmeye başlayınca, "Affettin mi, beni?" diye sordu. İşaret parmağımı şakağıma bastırarak düşünür gibi yaptım ve "Henüz değil." dedim.
"Telefonundan kızları arayabilir miyim? Beni merak ederler şimdi. Geçen sefer haber vermediğim için bayağı merak etmişlerdi." Dediğimde Görkem hemen cebindeki telefonu çıkardı ve ekran kilidini açtıktan sonra telefonu bana uzattı. Ben, Deren'in numarasını tuşlarken Görkem de odadan çıkmıştı.
"Deren." Dedim, aramaya yanıt verdiğinde.
Deren, "Almira, iyi misin?" diye sordu.
Sanki o görecekmiş gibi başımı aşağı yukarı doğru salladım ve "Iyiyim ben, Görkemle birlikteyim. Bu halde eve dönemeyeceğim için onun yanında kalacağım. Beni merak etmeyin diye haber vermek istedim." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÜDA
General FictionAcıyı küçük yaşta öğrenen Almira ve yaşadığı travma sonrası, psikolojik sorunlarla mücadele eden Görkem'in yolları kesişirse... Aşkın, dansa davet ettiği yaralı ruhlar, her şeyi aşarak mutlu olmayı başarabilecek mi? Geçmişin paslı kapıları aralanırk...