Amfiye girdiğimde, Görkem'in de benimle beraber ders göreceğini ancak anlayabilmiştim. Yanında oturan çocuklardan biriyle konuşuyordu ve henüz beni fark edememişti. Bugün şans benden yana olmalıydı. Güzel başlayan günüm, güzel devam ediyordu. Boş bulduğum bir yere oturdum. Arkamı dönüp Görkem'e bakmamak için kendimle adeta savaş veriyordum.
Hocayı dinlemek Görkem'i düşünmememi sağlıyordu. Dersi hiç dinlemediğim kadar dikkatle dinlemeye başladım. Yanımda hissettiğim hareketlilikle sağıma döndüğümde yanımda Görkem'in oturuyor olması, beklediğim bir şey değildi. Gözünü bile kırpmadan, hocayı dinliyordu. Tepki vermeden önüme dönünce, gülümsemek için yanaklarımı ısırıyordum. Yanıma gelmesi beni inanılmaz derecede mutlu etmişti.
Etrafımdaki hareketlenme ile, dersin bitmiş olduğunu yeni fark ediyordum. Düşüncelere o kadar dalmıştım ki zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamamıştım. Ayağa kalktığımda Görkem'in beni beklediğini gördüm. Ciddi kalmak için, yüz kaslarımı sıkarken Görkem'in yanına doğru ilerledim. Beraber hiç konuşmadan dışarı çıktığımızda "Seni eve bırakayım." dedi.
"Bugün eve gitmeyeceğim." dedim. Kaşları yavaşça havalanınca, "Nereye gideceksen oraya bırakayım o zaman." dedi. "Derenlere gideceğim ama önce Deren'i aramalıyım. Senin işin varsa gidebilirsin." dediğimde "Sorun değil, beklerim." yanıtını aldım.
Deren'i aradım ve "Deren, dersim bitti. Sana geliyorum." dedim. “Almira, ben şu an evde değilim. 1 saate eve geçerim. Evde kimse yok. Ben seni aradığımda gelsen olmaz mı?" dediğinde yüzüm düşmüştü. "Tamam, görüşürüz." diyerek aramayı sonlandırdım.
Görkem konuştuklarımızı duymuş olmalı ki "Deren seni arayana kadar bir kahve içelim mi? Vakit geçmiş olur." dedi. "Başka bir işin yok mu?" diye sorduğumda, gözlerini hafif kıstı ve gülümseyerek "Bekleyebilir." dedi. İçimden, sıcacık bir şeyler geçtiğini hissedebiliyordum.
Görkem ile karşılıklı kahvelerimizi yudumlarken Görkem’e parti için yaptığımız hazırlığı ve partiye kesin gideceğimizi anlatmıştım. Görkem, “Ben beraber gidelim dedim ama senin başka biriyle planın varsa ben bunu sorun etmem. Sana bunu sormadığımı sonradan fark ettim." dedi.
"Senden başka kimseye söz vermedim. Beraber gidebiliriz." Dediğimde memnuniyetle gülümsedi ve "Haberleşiriz o zaman." dedi.
Telefonumun zil sesi duyulduğunda cebimdeki telefonu çıkardım. Deren arıyordu. Aramayı yanıtlayıp, telefonu kulağıma götürdüm. "Almira, şimdi eve geldim." dediğinde kendi kendime ‘Bir saat ne kadar çabuk bitti?’ diye sordum. Görkem yanımdayken zaman kavramını yitiriyordum. Normalde hiç geçmeyen saatler onunla beraberken saniyeler gibi geçiyordu. Deren'e yanıt olarak, "Tamam geliyorum." dedim ve telefonu kapattım.
Görkem ile arabaya binip yola çıktığımızda arabada sessizlik hüküm sürüyordu. Kafeden çıktığımızdan beri ikimiz de tek kelime etmemiştik. Çoğu zaman sebebini bilmediğim bir şekilde ikimiz de sessizlik yemini etmiş gibi hiç konuşmadan öylece duruyorduk. Sessizliği bozmak için, "Müzik açar mısın?" dediğimde, Görkem başıyla onayladı.
Arabayı dolduran müziği düşüncelerimin sesinden duyamıyordum. Görkem, “Bu benim en sevdiğim şarkı.” Dediğinde müzik bitmişti ve ben müziğin tek bir kelimesini dahi dinlememiştim. Ona bunu söylemeyeceğim için, “Ben de sevdim, güzel müzik.” dedim.
Görkem arabayı durduğunda gözlerini kısarak bana sorgulayıcı bir bakış attı. “Yol boyunca sorduğum o kadar soruyu duymadın ama açtığım müziği dinledin, öyle mi?” dediğinde, yalan söylediğimi anladığı için utanmıştım. Ufak bir yalan olsa da bu utanç vericiydi. Gerçekten de Görkem'in sorduğu soruları duymamıştım ve ne sorduğunu çok merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÜDA
General FictionAcıyı küçük yaşta öğrenen Almira ve yaşadığı travma sonrası, psikolojik sorunlarla mücadele eden Görkem'in yolları kesişirse... Aşkın, dansa davet ettiği yaralı ruhlar, her şeyi aşarak mutlu olmayı başarabilecek mi? Geçmişin paslı kapıları aralanırk...