35.Bölüm

3.9K 141 0
                                    

Babaannemin haykırışları kulağıma ilişince uyuşan bacaklarımı yürümeye zorlayarak merdivenlerin başına doğru yürüdüm.

Dizlerim titrerken sarsak adımlarla merdivenlerden indim ve yalpalayarak babaannemin yanına ulaştım.

Dizlerinin üzerinde yere oturmuş, bir şeyler söyleyerek dizlerine vuruyordu. Ne söylediğini uyuşuk konuşmasından anlayamıyordum.

Korku ve merakla babaannemin yanına diz çöktüm, ellerini avuçlarımın arasına aldım. Nefes almakta güçlük çektiği derince solumaya çalışmasından belli oluyordu.

Onu sakinleştirme maksadıyla filmlerde sıklıkla gördüğüm sakinkeştirme yöntemini uygulamaya başladım.

Avuçlarının ortasına baş parmağımla dairesel hareketlerle masaj yapıyordum. Telaşımı gizlemeye çalıştığım ses tonumla, “İyi misin, babaanne?” diye sordum.

Elini, ellerimden kurtarıp göğsüne bastırdı ve gözlerinden yaşlar süzülürken, mavi gözlerini gözlerime değdirdi.

Gözlerindeki yaşlar sicim gibi boşalırken, “Deren.” dedi, zorlukla. Derince bir soluk aldı ve geri bıraktı.

“Deren'i hastaneye kaldırmışlar.” dedi, tek nefeste.

Dün geceden beri yakamı bırakmayan sıkıntı dolu his göğsümü sıkıştırırken, zihnime felaket senaryoları doluştu.

Gözlerimden damla damla yaşlar süzülmeye başladı ve sadece “N-nasıl?” diyebildim.

“Gece sinir krizi geçirmiş. Eşyaları yıkıp, dökmüş. Halan sabaha kadar Deren'i sakinleştirmeye çalışmış başarılı olamayınca da ambulans çağırmış.” dedi, nefes almaya çalışarak.

Kafamda milyonlarca soru işareti belirirken, “Neden?” diye sordum. Deren neden sinir krizi geçirmişti?

Babannemin gözlerinde bir anlık pişmanlık kırıntıları gördüm ama ben daha buna anlam veremeden silkelendi ve “Bilmiyorum kızım, hastaneye gidince öğreniriz.” dedi.

Hızla ayağa kalktım, elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve “Kalk babaanne. Deren'in bize ihtiyacı olabilir. Bir an önce hastaneye gidelim.” dedim, babaannemin kolundan tutup kaldırırken.
••••••••
Halam, başını babaannemin omzuna koymuş küçük çocuk gibi içli içli ağlıyordu. Halamı böyle görmek içimde bir yerleri acıtmıştı.

“Anne, ben şimdi ne yapacağım?” diye sordu, hıçkırık gibi çıkan sesiyle. Babaannem, halamın sırtını şefkatle sıvazkarken, gözlerinden damla damla yaşlar dökülüyordu.

“Kızım toparlan artık. Bunları sonra konuşuruz. Şimdi Deren'in sana ihtiyacı var. Durumu nasıl oldu?” diye sordu, şefkatli ses tonuyla.

Halam burnunu çektikten sonra, “Sakinleştirici yaptıklarından beri uyuyor. Daha uyanmadı.” dedi.

Göz altları torbalanmış ve morarmıştı. Burnunun ucu kızarmıştı. Benzi kireç gibi bembeyazdı. Uykusuzluk, yorgunluk ve üzüntü yüzünün tüm hatlarına işlemişti.

Deren'in odasından çıkan hemşireyi görünce, üçümüz birden ayaklandık. Halam umutla hemşireye bakarak, “Kızım uyandı mı hemşire hanım?” diye sordu.

Hemşire başını olumlu anlamda salladıktan sonra, “Uyandı, ancak kimseyi görmek istemediğini söyledi.” dedi ve yanımızdan ayrıldı.

Halam felaket haberi almış gibi başını ellerinin arasına sıkıştırarak yere diz çöktü.

Gözlerinde biriken yaşlar peşpeşe gözlerinden akıp zeminle buluşurken “Yanlış yaptım.” diye hayıflanıyordu.

Halam sürekli aynı şeyleri tekrar ederken, babaannem üzgün gözlerle halamın yanına eğildi. Kolundan tutup kaldırmaya çalışırken, “Gel kızım, biraz dışarı çıkalım. Hava alırsın.” dedi.

CÜDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin