27.Bölüm

4.6K 168 6
                                    

Ameliyathanenin kapısı açılınca oturduğumuz koltuklardan kalkarak, ameliyathanenin önüne geçtik. İçeriden çıkan doktora dedem, "Hastanın durumu nasıl?" diye sordu.  Umutla doktorun ağzından çıkacak kelimeleri beklerken, "Hastayı bir süre müşahede altında tutacağız. Kurşunu yaralı bölgeden çıkarmayı başardık fakat hastanın durumu ilerleyen saatlerde belli olacak." deyince, göz yaşlarım usulca gözlerimden süzülmeye başladı. Dedem bana sarılarak, "Uyanacak kızım. Bak, doktor kurşunu çıkardık dedi." deyince, boğazım düğümlendiği  için konuşamadım. Görkem ameliyathaneden çıkarılırken, baygın bedenine öylece bakıyordum. Yüzü hâlâ solgun, dudakları renksiz ve kuruydu. Bedeninde ölümün soğuk izlerini taşıyordu. İçimdeki alev varlığını hâlâ korurken, Görkem'i yoğun bakıma götürdüler. Dedemin sayesinde doktordan izin alarak Görkem'in yanına girdim.  Görkem'in baygın bedenine doğru ilerlerken, içimdeki acı kuvvetini artırıyordu.

Yatağın yanındaki koltuğa oturarak Görkem'in elini tuttum ve, "Bak daha sen gitmeden karardı dünyam. Biliyorsun, karanlıktan korkuyorum. Ne olur beni bu koca dünyada yalnız bırakma. Çabucak uyan." dudaklarım düz çizgi halini alırken, tutamadığım göz yaşlarım, yanaklarımı ıslatıyordu. Görkem'in bağlı olduğu cihazdan sesler gelmeye başlayınca, telaşla yerimden kalktım. Odaya doktor ve hemşireler doluşurken hemşirelerden biri, "Hanım efendi lütfen dışarı çıkın." dedi.

Zorluk çıkarmadan denileni yaparak, dışarı çıktım. Yoğun bakıma bakan camın önüne geçerek, olanları izlemeye başladım. Görkem'in kalp atışlarını gösteren çizgi dümdüz olmuştu. Kalbim, Görkem'i kaybetmenin acısıyla sıkışırken doktor elektroşok ile kalp masajı  yapıyordu. Görkem'in bedeni yatakta zıplarken, kalp atışlarında bir değişiklik yoktu.  Ellerimi cama yaslayarak, "Yalvarırım gitme Görkem." diye fısıldadım, acıyla.

Dedem yanıma gelip, bir şeyler söylemeye başlayınca, "Yetişemedik dede. Görkem ölüyor." diye haykırdığımda dedem beni kolumdan çekip sıkıca sarıldı. Dedem olanları görmemi istemez gibi gözlerimi kapadığında, kollarından kurtulup camın önüne geçtim.

Doktor defibrilatör cihazını bırakırken, hemşire beyaz örtüyü, Görkem'in üzerine örtüyordu. Yoğun bakım camını yumruklayarak, "Hayır, ölemez. Ölmedi. Bir şeyler yapın." diye, acıyla haykırdım. Doktor kapıdan çıkıp, "Üzgünüm" diye söze başlıyordu ki, "Hayır, elinizden gelen her şeyi yapmadınız. Ne olur yaşat onu doktor." dedim, göz yaşlarımın arasından. Doktor bir şey demeden yanımdan geçip giderken açık olan kapıdan yoğun bakıma girdim.

Dedem ve babaannem de peşimden geliyordu ki düğmeye basarak, kapıyı kapattım. Görkem'in yüzündeki beyaz örtüyü kaldırarak, üstünü açtım. Yüzü solgun görünüyordu. Görkem'in cansız bedenini sarsarak, "Görkem uyan. Gidemezsin. Daha çok erken. Bana verdiğin sözleri tutmadan mı gideceksin?" dedim, ağlarken. Görkem'den tepki alamazken, daha şiddetli sarsmaya başladım. "Linda ne olacak Görkem? O öyle akıllı bir köpek ki, hemen anlar gittiğini. Ufacık bir şey zaten, dayanamaz da. Bir de ben seni çok özlerim. Ne olur bizimle kal." dedim. Görkem'in bakmaya doyamadığım gözleri, hâlâ kapalıydı. Kendime itiraf edemesem de biliyordum, bir daha açılmayacaktı. Yanağını öptüğümde hissettiğim sıcacık teni, artık soğuktu. Oysa ki onu öptüğümde, dudaklarının kenarı usulca yukarı kıvrılır, gözlerimin derinliklerine bakardı. Peki şimdi neden hiç bir tepki vermiyordu. Onun gidişinin acısı kalbimi hunharca yakıyordu, hiç kül olmayacak gibi..

Acımın verdiği öfkeyle, Görkem'i çok daha şiddetli sarsarken, "Benimle kal diyorum sana. Neden hâlâ öylece yatıyorsun. Uyan artık, gidemediğimiz yollar var. Sana söyleyemediğim şeyler var, sesinden dinleyemediğim şiirler, şarkılar var Görkem. Bakamadığımız bir gök, içemediğimiz kahveler var. Yaşayamadığımız bir hayat var Görkem. Daha yaşamadan ölmek de neyin nesi?” bağırmaktan boğazım acımaya başlamıştı ama susmak istemiyordum.

CÜDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin