29) GERİ BAS

33 11 6
                                    

Bölüm Şarkısı: Cem Adrian - Ben Seni Çok Sevdim
"Çok derin, derin, derin, derinlerimde ellerin. Bir armağan gibi Tanrı'dan bana, kış güneşinde altın kirpiklerin. Ben seni çok sevdim, belki zordur anlaması sessizliğimden. Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim. Sen oku kelimeleri gözlerimden..."

DOĞUKAN

Kafamda yankılanıp duran o cümle beni gerçekten çok şaşırmıştı.

"Seni seviyorum Doğukan Arslan."

Evet, onun da beni sevdiği açıktı ancak kendi kafasındaki sebeplerden ötürü bunu dile getirmez diye düşünüyordum. Belki o da sıkıldı kaçmaktan. Belki yarının çok geç olabileceğini fark etti. Belki de her şeye rağmen denemek istedi. Sebebi ne olursa olsun, bu cümleyi duymak en çok ihtiyacım olan şeymiş meğer.

Derken gözlerim ona kaydı. O da benim gibi şaşkındı. Sanki az önce yaptığı şeyin farkına yeni varmış gibi. Gözlerini hemen kaçırdı benden. Yanakları ve kulakları hızla kızarmaya başladı.

- Doğukan ben şu an çok garip ve aynı zamanda da çok iyi hissediyorum. Ama ne yapacağımı bilmiyorum. Tabii sen birçok kişiyle bu anı yaşadın. O yüzden bu durumda nasıl davranacağını, ne diyeceğini iyi bilirsin.
- Hayır Başak, bilmiyorum. Çünkü sen tanıdığım herkesten farklısın.

KUMSAL

Üçümüz de hala kapının önünde dikiliyorduk.

- E hadi Ayaz girsene içeri.

Ayaz kapıdan içeri ilk adımını attığında gözü bana takıldı. Daha doğrusu, üstümdeki bornoza...

- Aaaa şey, yani biz. Yok yok, hayır. Biz antenmandan geldik de ben o yüzden duşu şeettiydim. Siz geçin içeride oturun, ben hemen üstümü giyip geleyim, dedim panikle.
- Tamam Prenses. Bekliyoruz.

BARIŞ

- Gel Ayaz, salon bu tarafta.

Ona karşı nasıl davranacağımı kestiremiyordum. Hiçbir şey olmamış gibi mi davranmalıydım, yoksa tekrardan özür mü dilemeliydim?

Koltuklara oturduğumuzda ilk konuşan Ayaz oldu:
- Nasılsın görüşmeyeli?
- İ-iyiyim. Sen nasılsın?
- İyiyim ben de.
- Ayaz aslında ben o gün hakkında özür dilemek istiyorum.
- Barış, olay geçti gitti. Hem ben senin suçlu olduğunu da düşünmüyorum. Şimdi tekrar bunları konuşup canımızı sıkmaya gerek yok.
- Ama ben-
- Barış, lütfen.

KUMSAL

Ayaz'ın gelmesi gerçekten çok garip bir durum olmuştu. Hele de beni bornozla gördüğündeki yüz ifadesi...

Tam üstümü giyecektim ki telefonum çaldı. Arayan annemdi, hem de görüntülü.

- Alo kızım, nasılsın? Aaa duştan mı çıktın?
- İyiyim anneciğim sen nasılsın? Evet duş almıştım az önce.
- Nolsun işte kızım, yuvarlanıp gidiyoruz. Nasıl geçti ilk haftan?
- Güzel geçti. Alışma süreci falan.
- Sevindim, derken arkadan Barış'ın sesi duyuldu:

"Hayatım nerede kaldııın?"

Haaaahhh, 'bir günde ne kadar yanlış anlaşılabilirim' adlı çalışmama hoşgeldiniz. Allahım neden ya, neden ben? Umarım Barış'ın sesi telefonun diğer ucuna gitmemiştir, yani anneme!

- O ses kimindi anneciğim?

Gözleri saçımdaki havludaydı.

- Şeyindi o ses...
- Neyindi kızım?

Amaaaan saklamanın ne anlamı var?

- Barış'ın.
- A aa siz ne zaman barıştınız.
- Çok uzun hikaye. Ama anlatacağım, söz. Şimdi benim gitmem lazım Ayaz ve Barış beni bekliyor.
- Ayaz da mı orada? Tamam kızım. İkisine de çok selam söyle.
- Söylerim.

Bir Bahar Akşamı #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin