27) SENİ SEVEN ADAM

46 18 20
                                    

Bölüm Şarkısı: Yalın - Sevgili Kalp Sancım
"Ah benim sevgili kalp sancım, sen su sen nefessin muhtacım. Ah benim sevgili baş tacım, bir gün bir ömür muhtacım..."

DOĞUKAN

Başak beni görünce gözleri kocaman açıldı:
- Ay yok yok. Sen şu an burada değilsin. Ben çok içtim o yüzden seni görüyorum değil mi?
- Hayır, buradayım Başak.
- Nasıl yani şimdi sen benim garson abiye söylediklerimin hepsini duydun mu?
- E doğal olarak.
- Allahım yaaaa... Uffff... Sen niye geldin ki buraya?
- Sen onu bırak da neden bu kadar çok içtiğini söyle bana. Çok fena sarhoş olmuşsun. Kaç kadeh içtin?
- Ne var ya sadece sekiz tane.
Bunu söylerken altı tane parmağının açık olması... Ah be Başak. Ne vardı bu kadar içecek?
- Hem sen beni anlayamazsın Bay Popiciğim. Hadi sen gitsene yaa!
- Tamam giderim, deyip kasaya yöneldim ve hesabı ödedim. Ardından da Başak'ın yanına gittim ve onu kucağıma aldım.
- Yaa Doğukan indirsene beni yaaa!! Sen hayırdır beni kucağına falan alıyorsun?! Resmen insan kaçırılıyor burada! Yardım edecek bir Allahın kulu yok muu??
- Az sus Başak az sus. Sen bu arabaya biniyorsun ben de seni evine götürüyorum, deyip onu kucağımdan indirdim.
- Eve gidemem. Kumsal ve Barış hâlâ evde olabilir.
- O zaman bana gidiyoruz.
- Yuh yavaş gel. Tabii ki olmaz.
- Tamam, peki. O zaman nereye gitmeyi planlıyorsun?
- ...
- Hadi Başak bin arabaya bin.
- Ufff tamam be.

BARIŞ

- Geç oldu, seni eve bırakayım mı?
- Bırak madem doğum günü çocuğu.
- Tekrardan her şey için çok teşekkür ederim. Hayatımda geçirdiğim en güzel doğum günüydü.
- Ne demek. Umarım diğer tüm doğum günlerini beraber kutlarız.
- Umarım sevgilim.
- Seni çok seviyorum.
- Ben de seni çok seviyorum.

DOĞUKAN

- Doğukan sana bir şey soracağım.
- Sor bakalım.
- Sen hiç limonların neler hissettiğini düşündün mü?
- Nereden çıktı bu şimdi? Hayır, düşünmedim ve hayatımda bunun eksikliğini hissetmiyorum, deyip kahkahayı patlattım.
- Ne gülüyorsun yaa?! Ben onlara çok üzülüyorum. Bazı insanlar limonları hiç sevmiyor. Hatta adını duyunca bile yüzünü buruşturanlar var. Halbuki limon bizim için her şeyi yapıyor, bize vitaminini veriyor. Ama biz onun yüzüne bakmıyoruz. Limonlar için beğenilmemek, sevilmemek çok kötü olmalı. Yazık onlara.
- Senin canın limonata falan mı çekti Başak?
-Hayır, sadece empati yapıyordum. Sen de dene bir ara.

...

- Eveeet işte burası da benim evim.
- Yok deve! Öğrenci evi böyle mi olur Doğukan? Bu nasıl bir zenginlik. Bizim bütün evimiz senin salonun kadar.
- Sana kahve yapayım mı? Ayılırsın biraz.
- İstemiyorum, uyuyacağım ben.
- Tamam, ben sana uyuyacağın yeri göstereyim madem, dedim ve onu koridorun sonundaki odaya götürdüm.
- Yatağın çarşafları daha yeni değişti. Rahat rahat uyuyabilirsin.
Ama gözüm üstündekilere takıldı. Bu kıyafetlerle rahat edemezdi.
- Sana kıyafet vermemi ister misin?
Evet anlamında kafasını sallayınca hemen kendi odama gittim ve ona en uygun tişörtümü buldum.
- Al bakalım. Bununla idare edeceksin artık.
- Üstümdekilerden iyidir.
Kısa bir süreliğine aramıza sessizlik girdi.
- O zaman ben çıkayım da sen giyin.
- E bi zahmet.

BARIŞ

Kumsal'ı eve bıraktıktan sonra kendi evime geçtim. Elime kahvemi alıp balkona geçtim ve Kumsal'ın bana verdiği defterden rastgele bir sayfa açıp okumaya başladım.

"Aşkı sende tanıdım, umudu seninle yakaladım. Azıcık bakayım derken içine düştüm, kayboldum o gözlerinde... Artık esirim orada. Ne zaman iyi hissetmek istesem gözlerini getiririm aklıma. Bütün yorgunluklarımdan senin varlığını düşünerek arınırım. Bütün koşuşturmasını hayatın, senin gülümsemeni hatırlayarak durdururum. Seni o kadar seviyorum ki..."

Bir Bahar Akşamı #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin