Bölüm 18 / Geçmişin Gölgesi

246 22 3
                                    


(1 Ay Önce)
#LİLİ#


Nancy; Artık burada kalacağız. Dışarısı güvenli değil.

Büyük annem kapıyı açtığında babam ve Dean ile birlikte içeri girmiştik. Bir grup peşimizden geliyordu ve büyük annem kapıyı kapatınca rahatlayabilmiştim. Abim bizimle birlikte gelmemiş devam edebilmemiz için arkamızdakileri oyalayacağını söylemişti. Herkes alt kata inerken ben sığınağın kapısının önüne oturmuş abimi bekliyordum.

-Lütfen ölme, lütfen. Eve dön lütfen. Beni bırakma!

Bir anda her şey darmadağın olmuştu. O şeyler her yerde ve iğrençlerdi. İnsanları nasıl saldırdıklarını görmüştüm. Saklanmak için büyük annem bizi buraya getirme kararı alınca kıyametin başladığını anlamıştım. Tüm sevdiklerim beni terk ediyordu. Önce annem, büyük babam , sonra Zoe, şimdi de abim. Dayanamıyorum artık.
***
- Bir iki bir iki, sesimi duyan var mı?

Abimin kaybı üzerinden neredeyse 1 ay geçmişti ve o süreçte tek yaptığım dışarısı ile bağlantı kurmaya çalışmaktı. Aslında abim ve Zoe'nin hayatta olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı. Büyük annem çok hastaydı ve ne kadar  dayanabileceğine emin değildim. Babam ve Dean ile bu yer işkenceydi. Dean'nin o memnuniyetsiz suratına her baktığımda Zoe'nin neden gitmek istediğini anlar gibiyim ama yinede onu affedemiyordum. Babamın annemi aldatmaları sonucu annem evimizi özellikle de beni umursamadan terk edince en çok ona ihtiyacım vardı. Annem hemen başka bir adamla evlenip beni sevmeye devam etmek yerine yeni bir çocuk bile yapmıştı. Sadece doğum günlerimde bir kart yollar ve pahalı hediyeler gönderip gönlümü almaya çalışırdı. İstediğim hediye değildi ailemdi. Ne annem geri gelmişti ne de Zoe.
Frekansı bir kez daha ayarlayıp tekrar konuştum.
- Kimse var mı? Zoe, lütfen ses ver. Hayatta olduğunu bilmeliyim . Eğer beni duyuyorsan hala hayattayız ve bizi bulacağın asıl yerdeyiz. Kimse var mı? Ses verin artık!
Sinirlenip önümdeki tüm her şeyi fırlatmıştım. Ağlamaktan berbat olmuş yüzüm ile öylece masaya kafamı koydum.
                                      ***

Son bir kaç gündür telsizi bırakmıştım, kendimi kitap okumaya vermiştim. O sırada kütüphanede ki tüm ışıklar kırmızıya dönmüştü. Bir hızla yerimden kalkıp orta salona koşmuştum. Bu kapının açılması demekti ve ışıklar eski haline gelince kapının tekrar kapanması demek oluyordu. Buna buraya girdiğimden beri şahit olmamıştım ve gelenin kim olduğunu görmek için bekledim. Sesini duyduğum kişi Zoe'den başkası değildi. İçim içime sığmıyordu, Zoe hayatta yaşıyor. Sesi yaklaştıkça bazı duygularım daha baskın çıkmıştı. Onu öylece affedecek miydim? İçeriye beraberinde bir kaç kişiyle girince hayal kırıklığına uğramıştım. Bizim için değil kendisi için gelmişti. Kendimi toparlayarak ortaya atıldım.

- Kesinlikle haklısın, çok şey değişti Zoe
Dediğimde beni görünce şaşırmıştı.

Zoe; Lili?

- Evet benim, kuzen!

  Üniversite için gittiğinde beri onu görmüyordum. Hala aynı saç rengi, dövmeleri ve o korkunç kıyafetleri ile karşımdaydı ancak yinede çok güzeldi.

Zoe; İyisin.

Lili; Öyleyim, sende iyi gözüküyorsun.

Ona belli etmemek içim küçümseyici bakmaya çalışıyordum ancak o kadar çok boynuna atlayıp sarılasım vardı ki. Ona ihtiyacım olduğu zaman yanımda olmadığı anları düşünüp kendimi öfkeli tutmak işe yarıyordu.

Zoe; Sayılırım.

Havayı dağıtmak istercesine içlerinden biri konuşunca umursamamıştım. Zoe ona cevap verdiğinde boş verip ona;
- Neyse ne, belki babanı görmek istersin.

ZOMBİ ÇAĞI - DERİ & KEMİK  (1.Seri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin