Bölüm 22/ Parçalanmış

242 18 1
                                    


#ZOE#

Yağmur üzerime dökülürken kirpiklerime düşen damlalarına minnet ediyordum. Ağlamaktan kurumuş gözlerimi canlı hissettiriyordu. Banka yaslanmış ellerimin arasında büyükannemin en sevdiği resmimiz vardı. Büyükbabam, büyükanneme sarılırken ben,Lili, Matt ve Nate birbirimize sarılmış olduğumuz resme bakarken  tek düşündüğüm neden onu öldürmek istedikleriydi. Açıkça bu bir tehditti ama neyi tehdit etmek istediklerini anlayamıyordum. Düşüncelerimi bölen kapının sesine döndüğümde Louıs'in geldiğini gördüm.

Louıs;Bu şekilde burada durursan hasta olacaksın.

Sığınağın bahçeye açılan kapısından girip omuzlarıma battaniye bırakırken yanıma oturup beni kollarının arasına çekmişti. Artık içime işleyen kokusu burnuma dolarken ondan uzaklaşmayı hiç istemiyordum.

Louıs; Ne demem gerektiğini bilmiyorum, bu şeylerde iyi değilimdir.

- Ne yapacağımı bilmiyorum...Artık çok yoruldum...

Omzuna yaslanmış sözlerimi söylerken çenemde hissettiğim elleri ile yüzümü görebilmek için kendi çevirdiğin de öylece güzel yüzüne baktım.

Louıs; Olan her şeyin yani bunlar kötü bile olsa iyi sonuçlara varabileceğine inanırım. Bak, zamanı geldiğinde ne yapacağını bileceksin. Demek istediğim bazen yapılacak en iyi şey beklemektir.Her şey netleşinceye kadar...

Dudakları dudaklarımı örterken ikimizde yağmurdan sırılsıklam olmuştuk ancak bunu umursamıyorduk. Gözyaşlarım artık akmıyordu, nedenini bilemiyordum ama artık her şeye dayanabilirmiş gibi hissediyordum.

***

Büyük annemin ölümünün üzerinden koca 3 gün geçmişti ve tek geçmeyen şey bunu kimin yaptığını öğrenmek isteğimdi. Herkes polyanacılık oynuyor, hiç bir sıkıntı yokmuş gibi davranıyorlardı.

Miranda; Afiyet olsun.

Akşam yemeği için hep birlikte mutfakta toplanmıştık. Pek konuşma yanlısı olmadığım için herkes sakince yemeğini yiyordu.
Marcus havayı dağıtmak istercesine sohbet açıyordu ancak oralı olmuyordum. Tek düşündüğüm bunu kimin yaptığıydı. Buraya gelince her şeyin güzel olacağını kurtulup bir hayat kurabileceğimizi düşünmüştüm ancak kendimi bir kafeste gibi hissediyordum.

- Size afiyet olsun.

Masadan kalkarken Lili bileğimden tutunca ona döndüm.

Lili; Hiç bir şey yemedin.

- Aç değilim.

Jamie; Kaç gündür bir şey yemiyorsun, biraz atıştırsaydın.

Ne zamandan beri beni düşünüyorlardı sormak istesemde susmayı tercih etmiştim. Yalandan bir gülümsemeyle;

- Biraz uzanıcam.

Chris; Biraz uyu sana sonra tabak getiririm.

- Teşekkür ederim.

Dedikten sonra büyükannemin odasına kendimi bıraktığımda gül kokusu yüzüme bir gülümseme yerleştirmeme neden olmuştu. Yatağının ucuna oturduğumda elimi dantel işlemeli örtüsünün üzerinde gezdirince köşede parlayan bastonu gözüme çarpmıştı. Siyah renkli beyaz işlemeleri olan bastonu elime alıp ters çevirdim ve altına baktım.  Çift taraflı balta sembolüydü, büyük annemin bana verdiği baltanın neredeyse aynısıydı. Bu sembolün gizli geçidin kilidini açtığını biliyordum. Bastonda bulunan anahtarı bir başkasının bulmaması için belimdeki bıçağımı alıp anahtarı çıkarmaya çalıştım ve sonunda da başarmıştım. Küçük yuvarlak bir rozet gibiydi. Cebime koyup, bastonu yerine bıraktım. Bende durması daha iyi olurdu diye düşünmüş olmakta umarım haklıyımdır. Kendimi büyükannemin yatağına bırakıp gözlerimi kapadığımda kokusuyla uyumaya çalıştım.

ZOMBİ ÇAĞI - DERİ & KEMİK  (1.Seri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin