Kapak: @MasalByk
Çukura düştüm ben..
Dört yanım zifiri karanlık..
Gökyüzü küsmüş, yıldızlar saklanmış...
Bağırmaya yardım dilenmeye hakkım yok.
Yanımda birisi var ama hali benden beter.
Ona baktığımda yüzünü göremiyorum.
Ellerinde kurumuş kan iz...
Saçma cezamın son bulması ruhuma da bedenime de iyi gelmişti. Kendimi toparlayıp hastalıktan kurtulmam uzun sürmedi. Kocamın, sevdiğim adamın benimle ilgileniyor olması en etkili ilaçlardan daha iyi gelmişti.
Aradan geçen günler hep dilediğimiz normal hayata bizi alıştırıyordu. Zafer işi ile ilgileniyor, kalan zamanını benimle geçiriyor, ara da bir ailemi ziyaret ediyorduk. İkimizin mutlu ve gelecek kaygısı taşımayan halimiz ailemi de mutlu ediyordu. Zafer'in Zuhal'e bitmek bilmeyen takılmaları, büyüyen yeğenime sonsuz sevgisini hayranlıkla izliyordum. Abim bazen yerini bil manasında uyarı yaparken abiliğin verdiği kıskançlığı açığa çıkarıyor olsa da tatsızlığa sebep olmuyor aksine espirili ortamlara sebep oluyordu.
Bir akşam yemeği sırasında ailemin evinde ki büyük masada hep beraber olmamızdan kaynaklanan gururu babamın gözlerinde görebiliyordum. Yerimden kalkıp babamın arkasına geçtim. Kollarımı boynuna dolayıp yanağından kocaman öptüm. Onu mutlu görmenin bana hissettirdiği duygu çok güzeldi. Bir eli ile yüzüme bastırıp o da beni öptü. Herkesin bize baktığını fark eden babam
"Eyvah! Anne sultan bizi kıskandı sanırım prenses. Bunun hesabını çok kötü ödetir bana" deyip yalandan korkmuş gibi yaptı ve başını kucağıma saklamak isteyerek sarıldı.
Annem "Ömer bey, aşk olsun. Lütfen aramızda ki sırları çocuklarımla paylaşma! Sana eziyet ettiğimi kimse bilmesin demedim mi ben sana?" deyip şakasını devam ettirdi. Babam "Lütfen kızım beni sakla, çok korkuyorum" derken sesi titreyince uzun süre güldük.
Zuhal "Ben sizi çok seviyorum"dedi gülüşmelerin arasında. Babama sarıldığım gibi sarıldım hemen " Biz de seni çok seviyoruz" dedim.
Abim burnunu kaldırarak ayağa kalktı ve
"Kadınların birbirini koruyup kolladığı bu ailede erkekler hep yalnız" dedi ve beni taklit ederek Zafer'e sarıldı. Zafer neye uğradığını şaşırdı Abim "Ayyy... Zafer seni çok seviyorum" dedi. Gülmekten karnıma ağrılar girdi desem yeridir.
Annem Zuhal ve bana sarılınca babam cevap verircesine abim ve Zafer'e sarılıp kanatlarının altına sanki.
Tüm sevdiklerim bir aradaydı. Başımızdan geçen tatsız olayları bir an evvel unutmak ister gibi hiç konuşmuyorduk. Adeta o zamanları yaşamamış gibi tek kelime etmeden hayatımıza devam ediyorduk.
Tabi ki Zafer ile tartıştığımız, inat ettiğimiz günler oldu. Hatta bazen öyle uzun sürüyordu ki evin içi mayın tarlasına dönüyordu. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama her inatlaşmanın sonu romantik dakikalarla son buluyordu.
Örneğin, salonda kanepenin yanında duran sehpanın yeri konusu üzerine tatışmıştık. Ben koltuğuna sağına koymak isterken o solunda olması gerektiğini düşünüyordu. O çekti, ben ittim, o sinirle fırlattı, ben alıp yere çarptım derken sehpanın iki ayağı kırıldı.
Zafer "Al işte beğendin mi yaptığını? Kırdın! Hadi eski haline getir, getiremezsin, tıpkı kırdığın kalbim gibi"
Ben "Yenisini alırsın, ben de bir daha kırarım" deyip kırlenti kafasına fırlattım. Zafer kırlenti eline alıp sinirle sıkarak
"Neden yenisini alacak mışım? Kırılanın yerine yenisi deme otur tamir et küçük hanım! Kalbim gibi—" derken sözünü kestim.
"Baykuşun kalbi de ne hassasmış. Aldığı sehpa gibi çürükmüş hemen de kırıldı" derken kırlenti suratıma yedim. Yavaş attı, canım yanmadı, bu sinirle değil cilve ile yapılan bir hamleydi. Asiye'nin ağzı durmaz ki.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.