Sobe!

5K 337 24
                                    



"Kızım, akşam vakti nereye? Şimdi çıksan sabah orda olursun, bu saatte uçak bileti de bulamazsın..." gibi uyarılarını sıralayan annem ve babamı duymuyordum nedense. Alay eder gibi söyleyip gülmelerine ne demeli? Gitme demek istiyorlardı ama sözlerinde  gidebilirsin izni manasını çıkarıyordum. Aslında tek başına acı çeken kocama bir an önce sarılmak istiyordum sadece. Kalbim aklıma galip gelmiş duymak istediklerim dışındakilerine kapanmıştı.

Hacı Müslüm
"Ömer abi, bu deli kızı tutamazsın artık" deyince babam gülümsedi, giden yolcu biletimi elime verdi.

Abim
"Ben götürürüm!" dedi.

Zuhal
"Ben de giderim hiç itiraz etmeyin"

Annem
"Torunumu bırakmam, helak etmeyin yavrumu yollarda" dedi, abim ve Zuhal'in gözleri parladı.

Hazırlanıp çıkmamız en fazla on beş dakika sürdü. Ellerim heyecanla titrerken nasıl hızlı olabildim anlamadım.

Ferda hanım aklıma gelince hüzünle kaplanan içim, Zafer'e kavuşmanın mutluluğu ile hızla çarpıyordu. Aynı anda,  bir birinden uzak iki duyguyu  yaşıyordum. Zafer'in ne halde olduğunu az çok tahmin ediyorduk. Gözlerine sevdiğim yıldızları tekrar yerleştirmek zor olacaktı. Yüzü aklıma geldikçe istemsizce tebessüm ediyordum. Öyle çok özlemiştim ki... Bir hafta bir yıl gibi uzun sürmüştü.

Her hareketiyle beni şaşırtmaya devam ediyordu. Neden gitmemi istedi diye aklımı kemiren kurtlardan kurtulmuştum. Sadece beni koruma çabası ile planını hayata geçirmişti. Çektiği sıkıntılardan kurtulunca yeniden birlikte olacağımız konusunun eminliği onu rahatlatmıştı. Bu sebepten mi hiç ses çıkarmadan boş boş gidişimi izlemişti? Ben giderken o arkamdan nasıl olsa seni tekrar alacağım gibi cümleler mi kurmuştu?

Annesinin acısına nasıl dayandı? Zafer onu o halde görünce nasıl tepki verdi? O gece neler yaşandı? Yaşadığı felakettin izlerini nasıl silecektim? Onu hayata devam etmesi için nasıl ikna edecektim?...

Gönülden gönüle kurulan bağ, zamanı ve mesafeyi hesaba katmaz. O bağ ruhanidir, kimse görmez. İki gönlün sahibinden başkası koparamaz. Derinlerde saklıdır özel duygular, adına aşk dense de farklı anlamları barındırır her nefesinde. Bizim aramızda ki sadece aşk denip geçilecek türden değildi. Bazen güven, bazen dostluk, bazen kavga, bir sırra ortaklık, bir ömrü paylaşmak..... Bu gerçek aşkın tanımı olabilir mi? Sevmek yetmezdi, her şey olmak hayatının vaz geçilmez parçası olmak bizi tanımlaya bilirdi. Elim, kolum gibi, o benim parçamdı. Kalbim gibi merkezim, aklım gibi etkiliydi. O ben olmuştu ve ben artık onundum, o oldum, onsuz ben Asiye olamazdım...

Abimin şoförlüğünde çıktığımız yolda üç kişiydik. Zuhal ile çene yarışmamız abimin uykusunun gelmesini ziyadesiyle engellemişti. Peşimizden gelen araçta babamın üç sağlam adamı vardı. Bizi yalnız gönderme ihtimali söz konusu olamazdı.

Nasıldır, ne yapıyor, çok mu üzgün, bizi özledi mi.....
O kadar fazla ihtimal üzerine konuştuk ki abim sinir krizi geçirme sınırına dayandı.

Antalya tabelasını gördüğümüzde güneş ufacık ışıkları ile aydınlatma görevine başlamıştı. Heyecan, hüzün ve gerginliğin etkisi ile kalbim dört nala koşuyordu, bir yere yetişecekmiş gibi son sürat atıyordu.

Sözde balayımızı geçirmek için gittiğimiz eve ulaştık. Kapıda badem gözlümün arabası vardı. Bekleyen iki adamını tanıyordum, içim rahatladı, kedin burdaydı.

Ben arabadan inince adamları mutlu oldular, gülümseyerek yanıma koştular. Halleri çok şükür geldin der gibiydi.

Abim
"Kolay gelsin beyler, Zafer nerede? Uyanmadı mı?" diye sorunca gülümsemeleri yerini asık suratlara bıraktı. 

Esmer Rüya 2 -inat- ( Tamamlandı )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin