Soğuk Savaş

4.7K 330 37
                                    



İlk bir kaç gün iyi idare ettik. Ayrı uyuduk, sadece akşam yemeklerinde bir araya geldik, gayet sakin konuştuk. Uzun zamandır işleri ile yeterince ilgilenemediği için sıkı çalışıyordu. Benimle ilgilenmeye pek hali kalmıyordu. Ben de kıyamayıp ona karşı hamle yapmamıştım.

Aradan geçen günler özlem duygumu beslemiş, dakikaları sayar olmuştum. İki adım atsam dokunabileceğim kocamın inat duvarını aşıp sarılmak istiyordum ama yapamıyordum.

Cezamın ilk haftasının son günündeydik. Dişlerimi sıka sıka geçirdiğim yedi gün bana yedi sene gibi gelmişti. Kahvaltı yapmak için salona indiğimde onun uyanmış ve çoktan yemeye başladığını görmek güzeldi. Sabahları erkenden uyanıp işe gittiği için yedinci gün de yalnız kahvaltı yapacağımı sanmıştım.

Allah'ım....
Nefsimle baş etmem için ne yapmalıydım?
Yeni duş almış, saçları hala ıslak, beyaz v yaka tişört giymiş..... Elinde ki telefon da neye bakıyorsa hafif tebessüm etmişti. Ateşim mi yükselmişti?
Yutkunmaya çalışırken şalımın boğaz kısmını gevşettim. Elimi yelpaze niyetine sallayarak nefes almaya çalıştım.

Ses çıkaramamak için dudağımı ısırarak sandalyemi çekip oturdum.

"Günaydın, kusura bakma seni bekleyemedim, çok acıkmışım" dedi cilvelenen ses tonuyla. Sabrımın zorlanması sebebi ile ağlamak istiyordum.

"Sorun değil..." derken sesim nasıl zorlanarak çıktıysa hemen anladı uyanık baykuş.

"Neyin var senin? " diye soruyor birde yüzsüz.

"Yok bir şey..." dedim yüzüne bakmadan.

"Asiye..." diyen zalim baykuşun ses tonu gel bana der gibi gibi.

"Zafer, ne olur işine bak, yeter ki bana bakma!" dedim.

Afrika bozkırlarında gezinen aslanların avına usulca yaklaşması yeteneğinin insan cinsinde bulunan tek örneği Zafer usul usul yerinden kalktı ve oturduğum sandalyenin arkasında durup iki kolunu omuzlarımın üzerinden uzatıp ellerini masaya dayadı. Bana dokunmayan kollarının arasındaydım, başı yüzümün hemen yanındaydı. Bir dönsem öpmek zorunda kalacaktım. 

"Üzülmene dayanamıyorum " derken açıkça alay ediyordu. Nefesini yüzüme doğru üfleyip kahkaha atarak bahçeye çıktı. Olduğum yerde taş kesildim. Bağıra bağıra ağlamak istedim. Vücudumda ki tüm tüyler diken diken oldu. Kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyordu benimle.

Ceza saçmalığını kabul etmeye niyetim yoktu. Hemen bir plan yapıp kendi silahı ile vurmalıydım onu. Odama çıkıp Zuhal'i aradım. Durumu özet geçip hemen alış veriş yapmamız gerektiğini söyledim. Kabul etmeden önce uzun süre güldü. Çocuk musunuz deyip deyip güldü.... Benim değil senin aptal kuzeninin oyunu deyince senin de kocan deyip tekrar güldü.

Üzerimi değişip süslendim.
Bahçede savaşı kazanma edası ile oturan Zafer'in egosunu yere çarpma zamanı gelmişti. Beni görünce anında değişen yüz ifadesi amacıma ulaştığımın ispatıydı.

"Hayırdır, kimin düğününe davetlisin?" derken dişlerini sıkarak kıskalıktan kudurarak konuştu.

"Arabanın anahtarını verir misin?" dedim.

"YUSUF!..." diye bir bağırdı, evin pencereleri titredi. Korkarak yanımıza gelen Yusuf

"Buyur Abi, ne oldu?" derken etrafına bakınıyordu, bir eli belinde ki silahındaydı. Canımız tehlikede değildi Zafer'in aklı gitmişti, silah zoruyla gelemezdi.

"Küçük arabanın anahtarını ver YENGENE!" derken vurgu yapması beni öyle mutlu etti ki.

Kollarımı göğsümde bağlayıp burnumu şaha kaldırmıştım. Yusuf anahtarı getirene kadar çatık kaşlarının altında kalan gözleri benden hiç ayrılmadı. Bu saçma cezayı tercih eden oydu, sonuçlarına katlanmak zorundaydı. Anahtarı alıp havamı hiç bozmadan çıktım evden.

Esmer Rüya 2 -inat- ( Tamamlandı )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin