Mutlu uykumuzun sabahına gözlerimi açtığımda Zafer yanımda değildi. Odamızın kapısının ardına kadar açık olduğunu görünce kalktım. Bir kaç adım attım, Zafer annesinin kaldığı odanın önünde duruyordu. Ne olduğunu anlamadım, tedirgin oldum."Zafer, ne yapıyorsun?" soruma işitip bir süre durduktan sonra bana döndü
"Ben... yapamıyorum... odaya giremedim"dedi ve yanıma gelip ellerimi tuttu.
"Sen girip bakar mısın? Yüzüğün orda olup olmadığını kontrol eder misin?" dedi.
Rica etme haline bakılırsa gerginliğine üstün gelen anne acısı onu alt etmişti.
"Tamam hayatım sen üzme kendini. Ben girip bakarım, sen burada bekle lütfen" dedim.
Son derdimi, okayların başlangıcı yüzükten kurtulmayı en az onun kadar istiyordum.
Çekmeceler, dolap, yatak.... Kıyafetlerinin ceplerine varıncaya kadar baktım, odanın altını üstüne getirdim ama yoktu, bulamıyordum. Perde aralarına, dolabın üstü, sağı, solu, arkası..... aklıma gelen gelmeyen gözüme çarpan her yere baktım.
Odadan çıkıp Zafer e orada olmadığını söylediğim an derin düşüncelere daldı. Şahika'ya söyleyip odadan kalan eşyaları çıkarmasını isteyelim belki bir yerden çıkar dedim ama beni duymadı.
Kahve hazırlayıp bahçeye çıkmayı beraber düşünmeyi teklif ettim. Karşı karşıya oturduk, uzun süre düşünceleri içinde kayboldu.
"Konuşsan da biz de bir fikir üretsek!" dedim. Gerçek dünyadan ayrılmış paralel evrende yüzüğü arıyordu sanırım.
"Yüzüğü bulmamızı istiyorsa neden zor bir yere saklamış olsun ki?" derken bana bakmıyordu.
Fikir üretmekten vazgeçip dinleyerek yardımcı olmaya karar verdim. Ruhu bedeninden ayrılmış evin içinde dolaşıyordu adeta, ne söylesem duymazdı.
"Elimizin altında ama aklımıza gelmeyen bir yerde. Yüzün zaten sende dedi, bu cümlede bir iş var. Belki de hep bendeydi. Bana ait her şey değişti, ondan geri ne kaldı ki? Bir şey dışında!..." deyip yerinden ok gibi fırladı ve koşmaya başladı. Haliyle ben de peşindeydim. Odamıza girdi, komidinin üzerinde duran müzik kutusunu eline aldı.
Ne yani, müzik kutusunun mu içindeydi?
Sağına soluna bakıp açmaya çalıştı, başaramayınca öfkeyle yere fırlattı. Çıkan ses irkilmeme sebep oldu. Kırık parçalar odaya savruldu.
Yerde duran parlak yüzüğü görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı.Zafer kırık parçalar arasından yüzüğü eline aldı ve içinde ki yazıyı okudu.
"Kurul Başkanı 1940"
Yüzüğü avucunda sıktı, dizlerinin üzerine yere oturdu, gözlerini kapatıp içini dolduran nefesi acı ile serbest bıraktı.
Yanına oturdum, sıktığı avucundan yüzüğü aldım, bir süre daha müdahale etmeseydim yüzük yaralanmasına sebep olacaktı.
"Nasıl yaptı bunu?" deyip gözlerime baktı. Cevap beklemiyordu, bu bir soru değildi.
"7 yaşında ki çocuğa nasıl emanet etti? Nasıl güvendi? Ben müzik kutusunu kaza eseri de kırabilirdim, kaybedebilirdim, atabilirdim, yakabilirdim..... Böyle ağır bir sorumluluğu bana bilmece sorularıyla yüklemek çok saçma...." derken sözünü kestim çünkü aklını zorlayan soruların ardı arkası gelmeyecekti.
"Zaferim, hani biz sebepleri bırakıp sonuçlara bakacaktık? Annen sana güvenmiş, güvenini boşa çıkarmamışsın, biz de bulduk hepsi bu! Hemen kurtulalım şundan ne olur!" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esmer Rüya 2 -inat- ( Tamamlandı )
RomanceKapak: @MasalByk Çukura düştüm ben.. Dört yanım zifiri karanlık.. Gökyüzü küsmüş, yıldızlar saklanmış... Bağırmaya yardım dilenmeye hakkım yok. Yanımda birisi var ama hali benden beter. Ona baktığımda yüzünü göremiyorum. Ellerinde kurumuş kan iz...