14.2-UÇURUM

4.2K 151 59
                                    

Sessiz hıçkırıklarımı duyan tek kişi bendim. Gözlerimden akan her bir damlayı gören de.Belki de tüm sorunlar burada başlıyordu.Bunları görmekten zevk alan insanlardı sorun.Ağzından çıkan cümlelerin ruhuna saplanması için söyleyen kişilerdi sorun.Acına acına katanlardı.

Koridorun kenarında duvara yaslanmış ağlıyordum.
İnsanların gözlerindeki anlamsız bakışları bile umursayamıyordum çünkü aklımdaki tek şey babamdı.Ceyda'nın acımasız sözleriyle kalbime saplanan acıydı tek düşündüğüm.Belki böyle ağlamam babamı da üzüyordu ama kendime engel olamıyordum.

"Küçük fare."diyen bir ses,acı dolu zihnimden gerçek dünyaya çıkarmıştı beni.Bu ses Mete'nindi.Ceyda'ya yaptıklarımdan dolayı gelmişti muhtemelen fakat uğraşmak istediğim son kişiydi şu an.İstesem bile o enerji gözyaşlarımla birlikte gitmişti.

"Ne yapmak istiyorsan yarın yaparsın."dedim kırmızı olduğundan emin olduğum gözlerimi gözlerine dikerek.

"Ama ben şimdi yapacağım."diyip beni kolumdan tuttu ve ayağa kaldırdı.Ağladıktan sonra bir anda ayağa kalkmak beynime büyük bir ağrının çökmesine sebep olmuştu.Mete ise bu durumu umursamayıp beni merdivenlere doğru sürükledi.

"Bırakır mısın?"dedim kısık çıkan sesimle.
Sinirlenmeye veya bağırmaya bile halim yoktu.
Sadece eve gidip uyumak istiyordum.

"Hayır."dedi kısa ve net biçimde.

"Mete,gerçekten iyi hissetmiyorum.Bırak."dedim bitkince.O ise beni dinlemeyip merdivenlerden sürüklemeye devam etti.Düşmemek için arkasından koşuyordum fakat başıma saplanan ağrılar bunu zorlaştırıyordu.

Uzun bir cebelleşmenin ardından arabaların olduğu alana geldik.Kendisi siyah arabasının yanına gidip "Bin!"diye emir verdi.Kabalık yine tavan yapmıştı.

"Seninle hiçbir yere gelmeyeceğim."dedim düz bir sesle.

"Beni sinirlendirmeden bin!"dedi biraz sesini yükselterek.Al başına şimdi belayı!

"Binmeyeceğim.Ben eve gidiyorum."diyip arkamı döndüm fakat beni kolumdan tutup durdurdu.Zaten kolum tuta tura morarmıştır artık.

"Zorla tıkılmak istemiyorsan bin."dedi ciddi bir ses tonuyla.Bunu yapacağını biliyordum.Beni rahat bırakmazdı.Normalde olsa inatçılık yapardım ama inatçılık etmek istemiyordum.

Dediğini yapmak istemesem de seslice oflayıp ön kapıyı açıp bindim.Koltuğa oturduktan sonra kapıyı sertçe kapattım ve başımı cama yasladım.Mete de sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı.Yan gözle baktığımda sinirlendirdiğimi anladım.Bakışlarını karşıya dikip arabayı çalıştırdığında aklımda beliren önemli bir soru vardı.Biz nereye gidiyorduk?

"Nereye götürüyorsun beni?"dedim tıslarca.Yavaş yavaş üzüntüm yerini öfkeye bırakıyordu ve bu iyi bir şey değildi.İçimdeki tüm üzüntü öfkeye dönüşürse hiç iyi olmazdı ikimiz için de.

"Gidince görürsün.Şimdi sesini kes."dedi yola bakmaya devam ederek.Sanırım bu sefer beni öldürecekti.Nasıl olsa biricik sevgilisini yolmuştum.
Zaten insanlar için önemli olan buydu.Asla onun söylediği cümlenin bende bıraktığı acıyı önemsemezlerdi.Tek önemsedikleri fiziksel acıydı.

"Nereye veya neden götürdüğünü bilmiyorum ama sevgiline yaptıklarımdan pişman değilim."diyip kafamı geriye yasladım.O ise bana cevap vermek yerine sadece bana bakmıştı.Kısa süreli bakışmamızı gözümü çekerek sonlandırdım. İnsanların gözüne uzun süreli bakmak büyük bir yetenekti.

Siyah Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin