Penceremden esen soğuk rüzgar,çıplak bacağıma değiyordu.Akşam camı açık unutmuş olmalıydım. Vücudumun yüksek ısısı da buna kanıt oluyordu.
Bedenen yorgun ama ruhen enerjik biçimde kalkıp camı kapadım.Bu saatten sonra kapamasam çok işe yarayacaktı sanki.Güzelce esnedim.Alarmımdan önce kalkmıştım. Neden mi?Çünkü ben bir psikopattım.Uyumak varken bedenim kendi kendini kaldırmıştı.Yatağım her ne kadar cazip gelse de banyoya gittim.Uyursam uyanamazdım bir daha.Elimi,yüzümü yıkayıp kuruladım.Yüzüm,yanağım biraz sıcaktı.Yanaklarım da kızarmıştı zaten.Hasta olmayı hiç kaldıramayacaktım.Bu yüzden çok akıllı olduğum için hasta değilmişim gibi davranacaktım.
Banyodan çıkıp dolabımın önüne geldim.Bugün kendimi resmi hissediyordum.Bu yüzden elime kot bir pantolon ve yeşil renk kazak aldım.Yeşil rengini de pek sevmezdim ama olsun.Çok da büyük bir kriter değildi,rahat olduktan sonra.Üzerimdeki kokuşmaya yüz tutmuş pijamalarımı çıkarıp kirliliğe attım.Çıkardıklarımı giyip aynada kendime baktım.
Eh,yani.Olmuştum. (Görsel,medyada.)Erken kalkıp erken hazırlandığım için zamanım vardı.Bu da demek oluyordu ki annem uyanmamışsa kendime mısır gevreği şöleni çektirebilirdim. Telefonumu cebime sokup mutfağa koştum. Zıplayarak koşan bir inek gibi gözüktüğüme adım kadar emindim.Mutfağa yaklaştıkça bir koku gelmiyordu burnuma.Ya gitmişti ya da uyuyordu annem.Aklıma gelen ani bir fikirle,pazar günümü anneme ayırmaya karar verdim.Ona bakım yaptıracaktım.Kadının kızıyla konuşmaya bile zamanı yoktu.Böyle giderse çökecekti.
Mutfağa giriş yapınca mısır gevreğimi kaseye boşalttım.Ballı mısır gevreği...Hayatımdaki güzelliklerden biriydi.Sütümü de içine döküp sandalyeye oturdum.Oturur oturmaz popom titredi. Hayır,telefonum titremişti.Oflayarak popomu kaldırıp cebimdeki telefonumu çıkardım.Ağzıma mısır gevreği dolu kaşımı atmışken gördüğüm şeyle bir an boğazıma kaçmıştı.Öksürürken gelen mesajı okudum.
Gönderen:Mete
-Okula birlikte gideceğiz.30 dakikaya hazırlanmış ol.Mesajı bir daha okudum,belki yanlış anlamışımdır diye.Mete dün niyetini belli etmişti fakat bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum.Niyeti,iyi biri olmaya çalışmasıydı.Her ne kadar daha önce olamasa da sonuçta bunu bana söylemişti.Mete'nin yalan söylemeyeceğini düşünüyordum.Bu yüzden ben de ona ılımlı olacaktım.Yapmam gerekeni yaptıktan sonra.
Mesajına cevap vermeyi geçip Deniz'i aradım. Muhtemelen kızacaktı,belki de trip atacaktı.Aslında Deniz'le de gitmek istiyordum okula.Sanırım bu işlerin en zor yanı da seçim yapmaktı.Bir tarafta sevdiğim insan,diğer tarafta da Deniz.Deniz'i tanımlayamazdım.Sevdiğim diyemezdim sadece.
Her şeydi o.Mete ise sevdiğim.Başkaları için sevmek normal gelebilirdi fakat bu fiil çok büyüktü benim için.
O fiilin altında ezilip kalıyordum."Günaydın,gökyüzünün kudretli mavisi."diyerek açtı Deniz.Ben,şimdi bu çocuğu nasıl ekeyim?
"Sana da günaydın,sana öpücük yolluyorum. Bak,dinle."dedim ve hoparlörü ağzımın içine sokup öpücük attım.
"Kulağımın içine sıçtın."dediğinde güldüm.Çok içten demişti.
"Ne vardı,niye aradın?40 dakikaya göreceksin zaten."dedi.Bunu derken gözlerini devirdiğine yemin edebilirdim.
"Iııııı"diyerek düşündüm bir an."Bugün ben kendim geleceğim."dedim.İnşallah inanırdı.
"İnandım mı sence?"diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah
General FictionAşk, zıt kutupları birbirine çeken evrenin bir kanunudur. Bilge'nin iyilik parıltılarının serpiştirildiği ruhuna karşı Mete'nin siyaha bürünmüş hayatına karşı olan bir savaştır,aşk. Gururunu her şeyden üstün tutan bir kız ile insanların gururunu hiç...