Yağmurlu bir günde içimdekilerin de damlalarla birlikte akmasını isterdim.Penceremin camından akan damlaları izlerken tek umduğum şey buydu.
Ne yazık ki içimdekiler,su kadar saf değildi.Tam tersi tüm acıları barındırıyordu.Okula gitmek için kalkmış,üşengeçliğimden camı seyrediyordum.Hâla kendimde kalkıp hazırlanacak gücü bulamıyordum.Bedenim ve ruhum yorgundu.
Acilen ışınlama bulunmalıydı.Çünkü şu an okula ışınlanmak istiyordum direkt.Oflayarak yataktan kalktım ve banyoya gittim.Elimi yüzümü yıkayıp saman gibi olan saçlarımı taradım.
Bugün modsuz olduğum için görünüşüme dikkat etmek istemiyordum.Sanki normalde dikkat ediyormuşum gibi.Banyodan çıkıp dolabımın önüne geldim.Selena ışını gözlerimle dolabımı tarayıp en rahat kıyafetleri aldım elime.Gri eşofman ve siyah kazağı üzerime geçirdim.
Çıkardığım pijamalarımı yatağımın üzerine atıp aşağı indim.Annemin işleri yine yoğunlaşmıştı.
Dün akşam yorgun gelmişti ve odasına gidip çalışmaya devam etmişti.Onun için üzülüyordum.
Kendine vakit ayıramıyordu.Modum düşük biçimde sessiz olan mutfağa girdim.
Buzdolabını açıp içinden sandviç için malzemeler çıkardım.Kendime sandviç hazırlarken gözüme sepetteki portakallar takıldı.Bence anneme iyi gelecek şey vitamindi.Enerjisini yükseltmeliydi.
Sandviçimi ağzıma tıkıp portakal sıkmaya başladım.
Sanırım becerebildiğim sınırlı hünerlerimden biriydi.Sıktığım portakal suyunu bardağa döküp üzerini peçeteyle kapadım.Dün girişe attığım çantamdan not ve kağıt çıkarıp üzerine "Kendime sıkmışken sana da sıkayım dedim :)" yazdım.Onu da bardağın altına koydum.Sevgimi pek açık göstermeyi sevmiyordum ama eminim ki anlıyordu annem.
Mutfaktan çıkıp girişe geldim.Siyah montumu ve siyah botumu giydim.Botu da hiç sevmezdim fakat malumunuz,yağmur yağıyordu.Yani,eşofmanın altına bot giymek ben de istemezdim.Çantamı da omzuma asıp kapının deliğinden dışarı baktım.Deniz ve arabası,şaşırtıcı bir biçimde bekliyordu beni.Şemsiye almaya üşenip kapıdan çıktım ve hızlı adımlarla bindim arabaya.
"Günün aydın olsun."dedim kemerimi takarken.
Deniz,bana yandan bir bakış attı.Sanırım dün onunla gitmediğim için trip atacaktı."Sen geldin karardı."dedi arabayı çalıştırıp.Bana trip atmak istiyordu ama beni de üzemiyordu.Bana trip atmak için beni almaya geliyordu.Böyle iyi kalpliydi,benim vefalı arkadaşım.
"Sen bana trip mi atacaksın,şimdi?"diye sordum 32 diş sırıtarak.Amaç,şirin olmaya çalışmaktı.
"Evet."dedi.
"Bu tipe mi?Bak bu tipe!"dedim ve daha da sırıttım.
Yüzümdeki kaslar "Yeter!"diye bağırıyordu."Iyy,yapma!Ben senin tipine..."derken durdu.Resmen tipime hakaret etmişti.Yani,o da haklıydı tabi.Nasıl bir surat yaptığımı anlayabiliyordum.
"Sen kendi tipine bak asıl!"dedim bir anda.Daha sonra amacımın ne olduğunu hatırlayıp "Ay,pardon yani.Tipinin ne kadar muhteşem olduğunu vurgulamak istedim."dedim.Çok güzel geri vites yapmıştım.
"Sus,mavi.Konuştukça batıyorsun."dedi elini kaldırarak.
"Biliyorum ama valla isteyerek gitmedim."dedim.
İç sesim de öyle diyordu zaten.Hiç ister miydim ben Mete'yi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah
General FictionAşk, zıt kutupları birbirine çeken evrenin bir kanunudur. Bilge'nin iyilik parıltılarının serpiştirildiği ruhuna karşı Mete'nin siyaha bürünmüş hayatına karşı olan bir savaştır,aşk. Gururunu her şeyden üstün tutan bir kız ile insanların gururunu hiç...