Gözlerimi yeni bir güne daha açtım.Cıvıl cıvıl öten kuşlar,parlak bir güneş,muhteşem gökyüzü...demek isterdim.Onun yerine yağan yağmur ve bol bol çamurlar vardı.Yataktan kalkıp esneme hareketleri yapıp bugünün güzel geçeceğine dair kendimi teselli ettim.Tabi hoş, bir pazartesi günü nasıl güzel geçebilirdi ki?Özellikle benim için.
Tuvalete gidip sabah rutinimi gerçekleştirdikten, çişimi yaptıktan, sonra dişlerimi fırçaladım.Karnım dün oldukça doyduğu için yemek yemeyi düşünmüyordum.Düşünün yani,dün o kek nasıl bir doygunluk hissi verdiyse canım bir şey yemek istemiyordu.Bünyemi falan bozmuştu sanırım. Yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı at kuyruğu yaptım.Hem de birinci denemem de bunu başarmıştım!
Odama geçip duvardaki mavi saatime baktım. Okulun başlamasına 1 saat vardı.Yarım saatte gittim desem,hazırlanmam için yarım saatim kalırdı.Çok zekiydim lanet olsun ki!Aceleye gerek olmadığı için azıcık telefonla oyalandım.Markalardan gelen mesajlara baktım.Bu tür içerikli mesajlara sinir olamıyordum çünkü en azından onlar bana mesaj atıyordu.Yoksa valla kimse atmazdı.Bu durum,uzun süre sonra telefonuma bakıp bildirim olmadığını görünce üzüyordu.Umursanmamak böyle bir şeydi işte.
Sabah sabah düşündüğüm hastalıklı düşünceleri bir kenara bırakmaya karar verdim.Yalnızlık kafa yapıyordu bana.Telefonumu,yere düşmemesini umarak yatağa fırlatıp dolabıma yöneldim.Ve bingo!
Dolabın kapağını açıp Selena gözlerimi gezdirdim.
Bugünün şanslı kıyafetleri olan desenli bir kazak ve bol kot pantolonumu elime alıp üzerime giydim.
Yağmur sezonuna girişimiz adına da daha önce giymediğim siyah postalımı ayağıma geçirdim.Gelsin arabaların üzerime su fırlattığı günler!Aynanın önüne geçip kendime onay verdim.Ah, benim canım aynam...Şizofrenliklerimin tümüne şahit oluyordu.Yatağımın üzerindeki telefonumu alıp çantamın içine koydum.Kapıyı açıp hızlı adımlarla merdiveni indim.Sabah sabah bünyeme fazla gelen sabah sporum,nefesimi kesmeye yetmişti.
"Yavrum,arkandan atlı mı kovalıyor?"dedi annem bir anda önüme çıkarak.Ani durum değişikliği nedeniyle yerimde sıçradım. Ne
"Anne yaa!İnsan bir seslenerek gelir."diyip kınayıcı bakışlar attım.
"Ay benim kuzum korkmuş mu?"diyip yanıma geldi ve sarıldı.Sanırım ihtiyacım olan şey ilgiydi.
"Evet."diye mırıldanıp yüzümü üzgün surat yaptım.
"Ayrıca küçük hanım,akşam eve gelince neden bana bir sevgilin olduğunu söylemediğin hakkında uzunca konuşacağız."diyip geri çekildi.Ölsem olmayan sevgilim hakkında annemle konuşmazdım çünkü annemin soru sorarken bir sınırı yoktu.Hem o Mete yüzünden oldukça utanıyordum anneme karşı.Kötü bir durumda yakalamamış olsa bile sarılırken görmüştü.Neden bilmiyorum ama bu konularda utanç hissim oldukça hassastı.
"Ay anneciğim,ben hiç almayayım.Ben kaçar,geç kalmak üzereyim."diyip annemi yanağından öptüm ve koşar adımlarla çıkışa yöneldim.Askılıktan siyah şişme montumu üzerime geçirip kapının yanındaki rengarenk şemsiyeyi aldım.Dışarıdaki yağmurda şemsiyesiz hayatta kalma mücadelesi veremezdim valla.O kadar şiddetli yağıyordu ki insanı suya dönüştürürdü.Ay,ne kadar da komiğim ya!Derin bir nefes alıp kapıyı açtım ve dışarı adımımı attım.Çıkar çıkmaz şemsiyemi açıp yağmurun sakinleştirici sesiyle okula yürümeye karar verdim. Yanımda tek güvencem,şemsiyem,olmasa o kadar yolu nah yürürdüm.Banyodan çıkmış gibi okula gitmek tercihim değildi açıkcası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah
General FictionAşk, zıt kutupları birbirine çeken evrenin bir kanunudur. Bilge'nin iyilik parıltılarının serpiştirildiği ruhuna karşı Mete'nin siyaha bürünmüş hayatına karşı olan bir savaştır,aşk. Gururunu her şeyden üstün tutan bir kız ile insanların gururunu hiç...