3. BÖLÜM: 'AİLE'

4.1K 748 512
                                    

Medya: Falh Davis

İyi okumalar!

🤖

Bay Geo'nun odasından çıktıktan sonra tuvalette mesai saatimin bitmesini beklemiş, evimin yolunu tutmuştum. 

Hızlı trenden karanlık çökmüş şehrin silueti geçerken ağlamamak için kendimi zar zor tutmuştum. Adımlarımı zar zor atıyor, kirpiklerimi hızlı hızlı kırpıştırırken ne yapacağımı düşünüyordum. Annem çalışmadığı için üçümüzün Lenasis'te yaşamak için gerekli olan vergiyi ödememiz zordu. N, elinden geleni yapıyordu. Bir manken olarak kariyerinde yapabileceği şeyler kısıtlıydı. Ben ise kendimi geliştirebileceğim kadar geliştirip en iyi şirketlerden birinde, GET'te, işe girmiştim. Bu sayede vergileri ödeyebiliyorduk fakat vergi dışında harcayacak paramız pek kalmıyordu. Gerçi o para da bana kalmıyordu. Annem ve N kendilerine kıyafet alarak o parayı harcıyordu.

Ve şimdi daha iyisini bulamayacağım işimden atılmış, aşağılanmış ve küçük düşürülmüştüm. Vergiyi ödemek için gerekli parayı nasıl bulacaktım? Lenasis'ten başka bir yerde yaşam yoktu. Elbette bir şirkette iş bulabilirdim fakat sicilime patronuma tokat attığım işlenirse bunun gerçekleşeceğini hiç sanmıyordum. Ağlamamak için kendimi o kadar sıkıyordum ki dişlerim kırılacaktı. Bir gün içinde tüm hayatımın mahvolması çok saçmaydı!

Adımlarım ezbere yürüdüğüm sokakta hedefime vardığımı anlamış gibi duraksadı. Kafamı kaldırıp şehrin kalabalığı içinde kaybolmuş sıradan gökdelene baktım. Binada yer alan ışıklandırmalar onu görmemi kolaylaştırıyordu. Yine de gökyüzünü delip geçen kısmını pek seçemiyordum. Bileğimi asansörün alıcısına tuttuğumda asansörün içi yeşil ışıkla aydınlandı. Kapısı açılırken kendimi zorlayarak içeriye adım attım. Asansörden bir kadın sesi yükselip beni karşıladı. "Hoş geldiniz! Lütfen gitmek istediğiniz katı söyleyin." dedi mekanik bir şekilde. Dudaklarım titrerken çenemi gevşettim. "Otuz iki." diye fısıldadığımda asansör harekete geçti. Asansörün içi yavaş bir melodiyle doldu.

Gözlerim aynadaki görüntüme takıldı. Daha ağlamamış olmamama rağmen yanaklarımın üzeri kızarmış, dudaklarımın rengi kırmızıya çalmıştı. Sabah kapatıcıyla kapattığım göz altı morluklarım bile kendini belli ediyordu. Gözlerimi kendi görüntümden kaçırıp asansörün ekranına çevirdim.

Sessizce asansörün gitmek istediğim kata varmasını beklerken kalp atışlarım kulağımı dolduruyordu. Onlara bunu nasıl söyleyecektim? Bana kızarlar mıydı? Şüphesiz beni kendi evimden atmazlardı fakat yine de... Annemin sessiz öfkesine hazırdım. N muhtemelen patronuma kendimi elletmediğim için çıldırdığımı söyleyecekti. Asansör durduğunda mekanik ses, "İyi akşamlar dileriz." dedi. Asansörde çalan melodi veda edermiş gibi gittikçe kısıldı. Eğer havamda olsaydım asansöre cansız olduğunu umursamadan cevap verirdim fakat hiç ama hiç havamda değildim.

Topuklu ayakkabılarımla koridora adım attığımda topuklarım tok bir ses çıkardı. Kafamı 198 numaralı kapıya, evime çevirdim. Ne olacaksa olsun diye hızlı adımlarla evime doğru yöneldim. Bileğimi kaldırıp kapının ortasındaki alıcıya tuttuğumda kapıda bir ekran belirdi. N'in yüzü ekranda belirdiğinde, "Açıl." dedi düz bir ses tonuyla. Bileğimdeki çipi okuttuktan sonra evde biri varsa evdeki kişinin onayı gerekiyordu. 

Kapı yavaşça geriye doğru açıldığında N'in heyecanlı yüzü beni karşıladı. Yanakları pembeleşmişti ve bunun makyajın eseri olmadığına emindim. Yanaklarının rengi soluk tenine renk katmıştı ve turuncu saçları daha göz alıcı gözüküyordu. Gözlerimi kaçırıp yanından esip geçerek eve girdim. Odanın diğer ucundaki evin en küçük odasına, yani kendi odama doğru ilerlerken N'in adım seslerini arkamda işitebiliyordum. Bana vermek istediği güzel bir haber varmış gibi peşimde dolanıyordu fakat konuşmak için neden mutlu olduğumu sormamı bekliyor gibiydi.

KAHRAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin