15. BÖLÜM: 'DERİN'

3.4K 700 357
                                    

Beş gün, beş bölüm challange başlasın! 

İyi okumalar herkese ♥ 

Medya: Bat ekranı nasıl gözükür? temalı. Büyüklüğünü resim boyutu gibi büyültüp küçültebiliyorlar.

🤖

Babamı kaybettiğimizde bu kayıp evdeki herkes için sarsıcı olmuştu. 

Özellikle ayda bir şehirdeki herkesin bedeni tamamen taranıp hastalık, hasar ya da bir sorun olup olmadığı bakılırken ani bir şekilde gerçekleşen kalp krizi... Beklenmedikti. Babamın kalbinin sağlıklı olduğunu sanıyorduk.

O gün annem hastane koridorunda hıçkıra hıçkıra ağlarken hiçbir şey yapamamıştım. Donmuş gibi ona bakmıştım. N'e bakmıştım. Babamın cansız bedeninin içeride olduğunu bildiğim odanın kapısına bakmıştım. Ağlamak isteyip ağlayamamıştım. 

O günden itibaren ağlayan birini gördüğümde her zaman çaresiz hissederdim. Genelde N benim bu durumumdan faydalanıp bir şeyi çok istediğinde, bana yaptırmak için ağlardı. Gününü kameralar karşısında yapay bir gülümsemeyle geçirdiği için rol yapmakta da epey iyiydi. Mutluyken bile ağlanmakta zorlanmazdı. Ya da içi parçalanırken kahkahalarla gülmekten.

Falh'ın ağlaması da bana çaresiz hissettiriyordu. Ne yapacağımı bilmeden ekrana bakakalmıştım çünkü doğru kelimeleri bilmiyordum. Kaybettiği bir insan değildi, bir arabaydı fakat yine de bu hâlde olması kendimi çaresi hissetmeme yetmişti. Yet onun sırtını sıvazlarken Yet'in alt dudağı aşağıya doğru asılmıştı. Onun da yanaklarından damlalar dökülüyordu fakat artık robot olduğunu bildiğimde gözlerinden süzülen şeyin gerçek gözyaşı olmadığını bilmiyordum.

Falh kesinlikle beni arkadaş olarak seçmemeliydi. En kötü, beklenmedik ve dehşet verici anlarda bile soğukkanlılığımı koruyabiliyordum fakat aptal birkaç göz yaşı donakalmam için yeterliydi. Neden felç geçirmiş gibiydim? Neden tek kelime edemiyordum? Arkadaşı olmam gerekiyorsa ona bir şeyler söylemem gerekirdi. Arkadaşlar birbirlerinin acısını hafifletmeliydi. Öyle sanıyordum.

Zar zor boğazımı temizledim. Bat'ın ekranından gözlerimi kaçırmayı denedim fakat Falh'ın ellerini yüzünden çekmemiş görüntüsünden gözlerimi ayıramıyordum. Dakikalarca sustum ve o ağladı. En sonunda, ağlaması biraz yatıştığında dilimin varlığını hissettim. "Ben..." dedim tuhaf bir şekilde. "Ağladığında ne yapılması gerekiyor ona bir bakayım." 

Falh ellerini yüzünden çekti. Yüzü göz yaşlarıyla ıslanmıştı. Burnu ve yanakları kızarmış, yeşil gözleri biraz olsun kanlanmış ve şişmişti. Afalladım. Eminim N bu görüntüyü görse, afallamaktan fazlasını yaşardı.

Bu haliyle kameralarda olduğundan daha gerçekçi gözüküyordu. Daha... Masum. Rollerden, spot ışıklarından uzak. 

İnsani.

Birden ne söylemem gerektiğini araştırma fikri aklımdan uçup gitti. Kafamı omzuma doğru yatırdım. "Senin için manevi bir anlamı var mıydı?" diye sordum düz bir ses tonuyla. "Yoksa sınırlı üretim olmasına mı ağlıyorsun? Eminim tekrar istersen senin için ona benzer bir şey üretmenin bir yolunu bulurlar."

Yet kolunu Falh'ın sırtından çekti ve koltukta geriye yaslandı. Açık mavi kotunun cebinden çıkardığı peçeteyle önce kendi yanaklarını ardından da Falh'ın yanaklarını sildi. Falh burnunu çekip bir kolunu koltuğun kenarına dayadı. Yanağını avucunun içine dayayıp iç geçirdi. "Hadi ama," dedi şaşkınlığını yansıtan bir sesle. "Hayat hikayemi bilmiyor musun?"

KAHRAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin