38. BÖLÜM: 'YALNIZ'

3.3K 611 726
                                    

SINIR: 160 VOTE, 500 yorum ♥

BUNDAN ÖNCEKİ BÖLÜMDE MÜKEMMEL BİR TANITIM FİLMİ VAR. BAKMAYI SAKIN UNUTMAYIN! İZLERKEN YÜKSELECEKSİNİZ :3

Yine ilk bölüm atıyormuş gibi heyecanlandım, azıcık ara verince hep böyle oluyor. Çoğunuzla diğer kitaplarımda görüştük ama... SİZİ ÇOK ÖZLEDİM.

İyi okumalar dilerim!

🤖

Gördüklerimin sona erdiğini anlamam kolay olmadı.

Sanki oradaydım. Ai'ye geri dönüş yolunda hâlâ eşlik ediyordum. İnsanları küçümseyişini, hatalarını fark edişini ve buna rağmen yuvasına amaçsızca geri yürümesini izliyordum. Her adımında yanındaydım. Gerçek olamayacak kadar uzun, gür, bir tarak bile geçirilemeyecek kadar dolgun parlak kızıl saçları güneş ışığının altında ışıldarken gözlerindeki tuhaf bir ifadeyle geri doğru yürümesini anımsamak hiç zor değildi. 

Bunun için programlanmış gibi davrandığını düşünmeden edemiyordum.

Karakterin davranışı bazen tuhaflaşıyordu. Sanki söylemek istediği için değil, öyle yapılması istendiği için öyle davranıyorlardı. Bu hikâyede gidişatı belirleyen varlık yapay zekâ olduğu için bunu çok sorgulamamıştım fakat yine de durum rahatsız ediciydi. Karakter gelişimine uygun olmayan davranışlar göze çabucak çarpıyordu. Üstelik bazı cümleler sanki Ai için değil, dışarıdan bir yerden onları izleyenler için, bizim için, söyleniyor gibiydi. Babamın neden bu animeyi bize bıraktığını az çok anlayabiliyordum.

Durduk yere işittiğim konuşmalar animenin evreninin ötesindeydi. Sanki babam benimle konuşuyordu.

Ai'nin babasının söylediği anlamsız kelimeler, güneşin terk edilmiş yuvasına vuruş açısı ve yüzyıllarca acı çekmiş bir kadının gözyaşları. Beni bunlardan uzaklaştıran tek şey saçlarımın arkasında sanal gerçeklik gözlüğün tokasına dokunan parmaklardı. Ai'nin görüntüsü gittikçe gözlerimin önünden uzaklaşırken kendi bedenimi farkına vardım. Bedenimde birkaç tuhaflık vardı ve bunlar uzun süre oturmamdan kaynaklı değildi. İşim dolayısıyla oturamaya zaten alışıktım.

Ağlamaya alışık değildim. 

Reena olarak çalıştığım ilk görevden sonra dün akşam dayanamayıp ağlamıştım fakat bunun dışında kolay kolay ağlayabilen biri değildim. Şimdi ise Shojo bedenime taktığı her şeyi çıkarırken gözyaşlarımın yüzümde bıraktığı soğukluğunu hissedebiliyordum. Gözlük gözlerimden tamamen kopup gitti. Bulanık görüşümü düzeltmek adına gözlerimi sıkıca kapattım. Gözümde birikmiş geriye kalan tüm yaşlar yanaklarıma doğru döküldü. 

Odada ses çıkmıyordu.

Gözlerimi açıp derin bir nefes aldım. Yorgun bir gülümsemeyle önce bana şaşkın şaşkın bakan kardeşime, ardından da arkadaşıma gülümsedim. Elimin tersiyle yüzümü silerken Shojo bana tuhaf bir ifadeyle baktı. En sonunda kullandığımız her şeyi çantasına geri sokarken, "Ağlayacağını biliyordum," diye homurdandı. Gülmek için kendimi zorlamam gerekmedi. Tuhaf bir şekilde, bir yük omuzlarımdan kalkmış gibi güldüm. Sadece animenin özetini izlediğimde bile hafiflemiş hissediyordum. "Haklı olduğun için sevinmelisin."

Shojo çantasına baktı. "Hı, hı."

N kollarını göğsünde kovuşturdu. Hareket etme ihtiyacıyla sandalyeden kalkıp omuzlarımı öne arkaya oynatıp gererken N direkt kalktığım sandalyesine çöktü. "Vay be," dedi yüzüme bakmaya devam ederken. Sanal gerçeklik gözlüğünü çıkardığımdan beri bunu yapıyordu. Normalde pek yüzüme bakıp durmazdı. "Şimdi siz diyorsunuz ki anime, o kadar kaliteli."

KAHRAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin