0.3

1.3K 98 22
                                    

"Nereye gidiyorsun?" Yanan'ın sorusu ile Yeroin bakışlarını ona çevirdi. Sıkıldıkları için Yanan'ın dairesinde oturuyorlardı ama katiyen sohbet etmemişlerdi. Yeroin tek kalmaktan korkuyordu sadece. "Markete gideceğim."

"Sanki Seul sokaklarını biliyorsun düş peşime." Yanan'ın ukalaca söylenmesiyle Yeroin gözlerini devirdi. Kesinlikle ondan haz etmemişti. Yarım yamalak korecesi olabilirdi ancak temel şeyleri biliyordu.

 Yarım yamalak korecesi olabilirdi ancak temel şeyleri biliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yeroin yere bakarak yürürken Yanan göz ucuyla ona baktı. Sessizleştiğinde sık sık onu kontrol ediyordu. Kız gerçekten harap olmuştu. "Kaç yaşındasın?" Konuşmak için ortaya attığı soru ile Yeroin başını kaldırdı. "On yedi." Yanan onun oldukça küçük olduğunu duyunca şaşırdı. "Peki ya sen?" Yeroin'in karşılık vermesiyle kaşlarını kaldırdı. Çaktırmadan onu tanımaya çalışması gülümsemesine sebep oldu.

"Yirmi üç yaşındayım." Yeroin kafasını sallayarak montuna sarıldı. Seul ciddi anlamda soğuktu. Yanan küçük marketin kapısını ittirdikten sonra Yeroin'in içeri girmesini bekledi. Çikolata reyonunda durduklarında Yanan kaşlarını çattı. "Sabahtan beri tek lokma yemedin. Çikolata ile karın mı doyuracaksın?" Yeroin cevap vermeyip çikolataları eline aldığında Yanan elini tutup buna engel oldu.

Yanan ellerinin birleşmesiyle hızlıca ellerini çekti. Yanlış anlaşılmak en son isteyeceği şeydi. Yavaşça vücut ısısı artınca panikleyip sertçe çikolataları çekti. "Ya~! Gel benimle." Bileğinden tutup hazır yemeklerin bulunduğu yere gelince tüm paketlerden sıra ile almaya başladı."Hey,bunların hepsini yiyebileceğimize emin misin?"

Yanan,kızın sorusu ile afallayıp gözlerini kırpıştırdı. Tanrı'm ne yapmaya çalışıyordu? Ergenlikten yeni çıkmış bir kız için mi heyecanlanmıştı? "Eminim,suratsız." İğneleyip söylediği şey ile Yeroin gözlerini devirdi. Annesi olmasa asla ona katlanmazdı. "Hey~! Bana göz devirme,büyüğüm ben senden. Saygılı ol."

"Çocuk gibi davranıyorsun halbuki." Yeroin'in kendini tutamayıp ağzından kaçırdığı şey ile Yanan'ın gözleri kocaman oldu ve asla susmayacak olan çenesi açıldı. "Sen,sen! Sen çok arsız bir şeysin! Seni annene diyeceğim,bunu biliyorsun değil mi?" Onu tehdit etmesi hiç hoşuna gitmiyordu.

"Sence bu benim umrumda mı?" Bu atarı sadece karşısındaki oğlanaydı. Ne kadar belli etmese de onu sinir etmek hoşuna gidiyordu. Yanan'ın elindeki paketleri alarak kasaya ilerlediğinde Yanan genç kızın söylediklerini haz etmeye çalışıyordu.

"Bu saate kadar açık mısınız?" Yeroin'in telaffuzu turistler gibi çıkan sesiyle kasiyer bakışlarını ona yöneltti. "Nerelisiniz?" Yeroin gülümseyerek cevap verdi.

Kore halkı ırklara takılan bir millet gibi gözükmüyordu. Belki o anın duygusuyla ön yargı ile yaklaşmıştı. "Çin." Yeroin masum bir şekilde başını yana eğmiş,kadının tepkisini merakla bekliyordu. Kasiyer kadın elinde tuttuğu poşeti bırakıp kafasını kaldırarak karşısındaki genç kıza baktı.

"Çinlilere satış yapmıyoruz." Yeroin şaşkınca karşısındaki kadına bakıyordu. Yanılmıştı,Koreliler ırkçı milletin tekiydi. "Arkadaki resmi görmüyor musun?" Kadının yönelttiği yere baktığında yazan yazıyı okumaya çalıştı. 'Katliama son ver!' Gözleri dolmaya başlayınca ellerini yumruk yaptı. Ağlamamalıydı,güçlü olmak zorundaydı. "Sizin yüzünüzden binlerce insan ölüyor."

"Bu benim suçum değil." Boğazı düğüm düğüm olmuştu sanki,zar zor konuşuyordu. Gözleri yanıyordu,görünüşünde bulanıklaşmıştı.

"Sizinde yaptığınız ırkçılık değil mi?" Kadın gözlerini devirip onu omuzlarından ittirdiğinde sinirle konuştu. "Birde cevap veriyor! Git burdan,senin gibi insanlara yer yok bu ülkede!" Yeroin arkasını dönüp koşacakken bileğinden tutulması ile durduruldu. Göz yaşlarını tutamamıştı.

"Hanımefendinin ürünlerini ben alıyorum." Yanan'ın konuşmasıyla kadın ürünleri hızlıca kasadan geçirdi. Genç kız ise başı eğik bir şekilde göz yaşlarını akıtmakta meşguldü. Yanan'ın Korecesi ana dili gibi olduğundan kimse Çinli olduğunun farkına varmıyordu.

Burnunu çektiğinde Genç oğlan göz ucu ile ona baktı. İnce bileğini hala tutuyordu. Poşeti aldıktan sonra eve doğru yürümeye başladılar. Genç kız yüzünü yerden kaldırmaktan vazgeçmiyordu. Bir kızın ağlamasına dayanamıyordu. Kızı aniden durdurduğunda ellerini başının arkasına koyarak kendisine bakmasını sağladı.

Gözleri şişmiş ve kızarık görünüyordu. Soğuğun etkisiyle yanakları kızarmıştı. Bundan sonra onu sıkı giyinmesi konusunda tembihleyecekti.

"Ağlama,Kore böyle bir ülke. Bazıları seni sevmez bazıları ise sana bayılacaktır. Hem herkes sana bayılacak diye bir şey yok ya? Yanında ben varım! Endişelenme." Yeroin duygusal konuşma ile daha çok ağlamaya başlamıştı. Aklına babası gelmişti. Yanan'da panikle kıza bakıyordu. Koca bebek nasıl susacaktı?

"Yarın okulunun ilk günü. Şiş gözlerle mi gideceksin?" Yeroin kafasını sakladığında Yanan saçını çekti. "Yah~!" Genç kız babasının ölümünden sonra oldukça değişmişti. Bir kere o sürekli ağlamazdı.

"Bana yemek yaparsan ağlamam." Yanan ağlayarak söylediği şey ile gülümsedi. O tatlıydı. "Yaparım,hatta öyle güzel yapacağım ki parmaklarını yiyeceksin." Yanan kızın kolundan tutup yürümeye başladıklarında Yeroin ağlamanın verdiği etkiyle gözlerini kırpıştırdı. "Gerçekten mi?"

"Gerçekten~"

Racism | Lee Taeyong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin