"Neden bu kadar şanssızım?" Okul kütüphanesinde kalarak ek olarak çalışmıştı. Yanan tabiiki de onu alacaktı ancak karakolda olduğu için gelemiyordu Yeroin ise bunu hoşnutla karşılamıştı ve sağanak yağmur iyice bastırmıştı. Şemsiyesi yoktu.
Ortalıkta tek bir kimse bile yoktu. Sinirle kafasına vurduğunda dudaklarını büzdü. "Ne yapacağım?" Lee Taeyong ise kapıdan onu izliyordu. Kareogrofi için oldukça emek veriyordu, terlemiş saçları bunu belli ediyordu. Kızın yanına gidip şemsiyesini vermek istiyordu ancak çekiniyordu. Çekindiğine o da inanamıyordu.
Yavaş ve sessiz adımlarla arkasında durduğunda yağmuru izleyen kızın haraket eden uzun saçlarına baktı. Dokunmak istedi ama...dokunmadı.
"Hey." Ona seslendiğinde genç kız korku ile irkildi. Taeyong onu korkutmak istememişti. Şemsiyesini ona uzattığında genç kız şaşkın gözlerle şemsiyeye baktı. Anlamamıştı.
"Şemsiyemi al,ben eve koşarak gidebilirim." Yeroin ezilmiş hissediyordu. Ona acıdığı için böyle davranıyordu.
Yağmura tekrar baktığında şemsiyeyi almaktansa ıslanarak yürümek daha cazip gözüktü. Gururlu bir kızdı. Teklifine cevap vermeyip çıkışa ilerlerken siyah conversine giren su damlacıklarını hissediyordu.
Sıkıntıyla bir iç çekti. "Napıyorsun? Alsana,ıslanacaksın!" Taeyong koşarak yanına geldiğinde şemsiyeyi eline tutuşturmaya çalıştı ancak yumruğunu açmıyordu. "İstemiyorum." Sessizce söylendiğinde Taeyong onun cidden tükenmiş ve bitkin olduğunu gördü. "Islan o zaman." Sertçe konuştuğunda Yeroin sadece yüzüne baktı. O her zaman kabaydı.
Taeyong ise dilimi tutamadığı için sinirle dudaklarını sıktı. "Seni üzmek istememiştim." Yere bakarak söylediği şey ile genç kız daha çok kendini tutamayıp parladı.
"Beni üzmeye gücün yetmez,beni üzecek kadar önemin yok!" Bu laflar ile şoka uğrayan Taeyong kalbine bir şey olduğunu hissetti ve bu şey onu üzgün hissettiriyordu,adlandırmıyordu ancak iyi hissetmediği kesindi. Yeroin ise sert konuştuğunu düşünse de pişmanlığın bir işe yaramayacağını kendine hatırlattı.
İnsanlar ona acıyor diye zorla iyilik yapmalarını istemiyordu. İyilik samimi olmalıydı.
İkisinde saçları sırılsıklam ıslanmış bir şekildeydi ve gözlerinin içlerine bakıyorlardı. Yeroin ilk defa kendini savunuyordu ve bu onu iyi hissettirmişti. Taeyong ise... bilmiyordu,üzülmüş gibiydi. Onun kalbini kırmak istedi,kendisini üzdüğü için onu kırmak istedi ve hırsına yenik düştü.
"Ne kadar yalnız olduğunun farkında bile değilsin."
Taeyong'un söylediği şey ile Yeroin'in kalbi parçalara ayrılmış bir şekilde yerlerdeydi. Gözleri artık dolu doluydu. O yalnız olmayı istememişti. "Yalnız olmayı ben istemedim." Burukça gülümsedikten sonra arkasını dönüp yavaş adımlarla ilerlemeye başladı.
Ağlamamalıydı,ağlamak zayıflıktı,ağlarsa babası ona kızardı,ağlarken çirkin oluyordu,ağlamak korkaklıktı.
Parmakları beyaz olana kadar sıkmış bir şekilde yağmurun altında öylece yürüyordu. Hasta olacaktı.
Savaşmak ona göre değildi. Direnmeliydi.
-
"Ah! S*keyim elin çok ağır,ah!"
Oğlan acı ile bağırıyor ve karnını sıkıca tutuyordu. Yüzü fazlasıyla darbe almıştı. "Yeroin'den uzak duracaksın!" Sinirle bağırdığında boş ve tenha sokakta sesi yankı yapmıştı.
"Ondan vazgeçmeyeceğim." O kadar inatçıydıki Yanan artık sınırlarını zorlayarak onu bayılına kadar dövmeye karar vermişti. Yakalarından tutup kafasını sert betona çarptığında Jaehyun beyin kanaması geçirdiğini düşündü. "Yeroin'i tehdit ettim." Pişkince gülümsediğinde sanki güzel bir şey yapmışçasına gururla söylüyordu.
Ne kadar canı acısada vazgeçmek istemiyordu.
Yanan bir kere daha yüzüne vurduğunda konuşmasına izin vermişti. Nefes nefese kalmıştı,bu çocuğu yakalamak oldukça zor olmuştu. "Ona... benimle olmazsa Çinli olduğunu herkese söyleyeceğimi söyledim."
Asker,yumruğunu gözünün üstüne geçirdiğinde Jaehyun acıdan dolayı derin nefesler alıyordu. Kaşı ve dudağı patlamış,elmacık kemikleri zedelenmiş muhtemelen şişecek olan gözü ile oldukça acı çekecek gibi gözüküyordu.
Yanan, sağlam bir eğitimin karşılığını sonunda almıştı.
"Onun yanında seni görürsem her gördüğüm yerde seni döverim." Jaehyun'un dudakları yukarı doğru kıvrıldığında asker yüzünü buruşturarak ona baktı. Hergün bir psikopat ile karşılaşmıyordu.
"Asıl dövmen gereken kişi ben değilim." Kaşlarını çatıp oğlana baktığında Jaehyun'un beyninde tilkiler dönüyordu bile ve... durdurulmazdı.
-
Jaehyun topallayarak salona doğru girdiğinde tüm bakışlar ona odaklanmış ve saniyesinde çığlıklar odayı sarmıştı. Annesi ve babası telaş içinde oğullarının yüzüne bakıyorlardı.
Lee Taeyong ise şaşkınlıkla ona bakıyordu ancak üzülmemişti. Üzülemiyordu,başına gelecek her şeyi hak ettiğini düşünüyordu.
"Bu halin ne?"
"Kim yaptı!?"
"Şu haline bak kanlar içindesin."
"Polisi arıyorum bu kadarı fazla."
"Taeyong ile yeniden kavga mı ettiniz?"Ardarda gelen sorularla Jaehyun yüzünü buruşturdu. Ağrıyan başı daha da ağrımıştı. "Odama çıkıyorum." Salondan ağır adımlarla çıkarak odasına girdiğinde yüzünü buruşturarak tişörtünü çıkarttı. Karnına yediği tekmeler yüzünden canı oldukça yanıyordu.
Aniden açılan kapı ile hızlıca bakışlarını karnından oraya yöneltti. "Kapı çalmayı bilmez misin sen?" Taeyong sinirle kurumuş dudaklarını yaladığında aslında meraktan kuduruyordu. Jaehyun'un onu azarlaması umrunda değildi. Jaehyun psikopat gibi sırıttığında Taeyong sakin gözlerle ona baktı.
"Merak ediyorsun di mi? Taeyongie bu aralar çok meraklısın... ama sana anlatmayacağım." Dolabından yeni bir tişört çıkardığında Taeyong göğsüne baktı. Sakinliğini korumaya karar vermişti.
Hafif sararmıştı muhtemelen sabaha morarmış olurdu.
"Ah,o askerin eli çok sertti." Zar zor bir şekilde tişörtünü giydi. "Biliyor musun Taeyong,bu aralar dayak yemek gururumu zedeliyor... ama yakında karşılığını alacağım." Sinsice sırıttığında Taeyong onun ifadesine baktı.
Bu ifadeyi çok iyi tanıyordu,Jung Jaehyun bir yılan gibi zehrini akıtıcaktı.
Okul başladığından pek aktif olamıyorum şimdiden özür dilerim ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Racism | Lee Taeyong ✓
FanfictionTaeyong ne kadar soğuk gözüksede çok merhametliydi ancak yanlışlıkla bazı hatalar yaptı,sadece yanlışlıkla. "Gülümsediğinde kalbimde oluşan hissi bilmiyorsun." -Taeyong @thelivarina| 2020 Lee Taeyong. ✓ Tamamlandı.