0.9

930 88 47
                                    

Gerginlikten tırnaklarımı yemek üzereydim. Telefon numarasını nasıl Jung Jaehyun'dan alacaktım? Korkmanın bir faydası yoktu,son yılımı da ondan korkarak harcayamazdım. Eğer o numarayı almazsam Lee Taeyong canımı okurdu.

Bir anlık cesaretle hızlı adımlarla yanına adımladığımda bakışları aniden bana dönmüş ve keyifle sırıtmıştı. Yüzüne bakmaya cesaretim yoktu. Korkağın tekiydim. "Kararını mı söyle-" cümlesini bitirmesine izin vermeden sözünü kestiğimde bakışları anında sertleşmişti. "Lee Taeyong'un numarasını verebilir misin?" Dik bakışlarını bana yaklaştırınca korkuyla geri çekildim. Korkunç görünüyordu. Dudakları kıvrıldı,birden kahkaha atmaya başladı. Anlamsızca ona bakıyordum. Psikopat gibiydi.

Gülümsemesi birden düşünce gerçek maskesini indirdi. Gerçek oynuyordu. Sertçe kolumu tuttuğunda şaşkınca ona baktım. Bahçenin ortasında ne yapıyordu? Delirmiş olmalıydı! Kolumu çekmeye çalışında daha çok asıldı. "Sen bana ben yerine Taeyong'u mu tercih ettiğini söylüyorsun?"

"Bırak beni,lütfen,herkes bize bakıyor-"
"Kes sesini! Lee Taeyong demeden önce düşünecektin onu." Beni sürüklemeye başladığında insanlar şaşkın gözler ile bize bakıyor ama lanet olsunki hiçbir şey yapmıyorlardı. Delirmişçesine bir şeyler tekrarlıyor,duruyordu. "Sadece numarasını istedim. Bırak. Lütfen." Kolumun sarsılırcasına bırakılması ile korku dolu gözler ile ona baktım. Ama yalnız değildi.

Lee Taeyong,kolumu tutan elini tutup savurmuştu. Jung Jaehyun siniri bozulmuşçasına güldükten sonra Taeyong'un omzuna sertçe vurdu. Ama Lee Taeyong hiçbir tepki vermiyordu.

"Ya~Lee Taeyong? Ne yapmaya çalışıyorsun?"

Taeyong sakince ellerini cebine koyup dudaklarını yaladı. "Kızı kendine mi almaya çalışıyorsun ha?" Jung Jaehyun dişlerinin arasından resmen fısıldıyordu.

Lee Taeyong ise hiçbir şey demeden arkasını dönüp gitti. Jung Jaehyun resmen kuduruyordu.

Koşarak Lee Taeyong'un yanına vardığımda bana kısa bir bakış attı. "Teşekkür ederim." Birden durunca bende durdum. Ani tepkileri vardı ve bu beni şaşırtıyordu.

"Kişisel algılama. Ve al,telefon numaram." Lee Taeyong küçük kağıt parçasını Yeroin'e uzattığında genç kız kağıdı alıp numaraya baktı. "Unutma bu akşam 8'de." Genç kıza göre çok geçti,kim bilir provaları kaç saat sürecekti.

Lee Taeyong onun yüzünden zarar uğradığını düşünmüştü ve suçlu hissetmişti ancak Yeroin'in aklının ucundan bile geçmemişti. Sadece neden böyle yaptığını anlamıyordu.

"Olmaz." Taeyong kaşlarını sorgularcasına kaldırdıktan sonra alacağı cevabı bekledi. "Eve geç gidersem Yan-" Taeyong o adamın adını duyunca gözlerini devirdi. Ona verdiği emirden beri kanı ısınmamıştı. "Olmaz. Bedenim saat 8'de daha dinç oluyor." Genç kız daha cevap veremeden hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Resmen kaçıyordu.

Resmen ona söz hakkı tanımıyordu ve bu çok kabacaydı. Genç kızın istemsizce kalbi kırılıyordu.

 Genç kızın istemsizce kalbi kırılıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Genç kız arabanın camından baktı. Hava çoktan kararmıştı ve yağmur yağıyordu. "İşin bitince hemen beni ara." Genç kafasını sallayarak ona onay verdiğinde Yanan arka koltuğa uzanarak bir çanta verdi. Yeroin anlamayan gözlerle küçük çantaya baktığında Yanan gülümseyerek cevapladı.

"Tayt ile üşürsün diye eşofman koydum. Ayağın ıslanır diye çorap,birde kalın kazak. Üşümemeye dikkat et."

Genç kız gülümseyip ona sarıldığında Yanan'ın kalbine yeniden bir şey oldu. Hızlandı. İçten içe bundan rahatsız oluyordu bir yandan da hoşuna gidiyordu. Ama bu yanlıştı. Küçük kız kardeşi gibi kalmalıydı. Kollarımı geri çektiğinde teşekkür edip hızlıca arabadan inip içeri girdi. Adres burayı gösteriyordu.

Geniş olan stüdyoda akşam olduğundan kimse yoktu sadece bir yerden ses geliyordu. Muhtemelen orada olmalıydılar. Kapıyı açtığımda bakışlar bana dönmüştü. Tanımadığım bir kaç insan vardı. Onlar,Taeyong'un bahsettiği arka dansçılar olmalıydı.

"Siz gidebilirsiniz. Şimdilik bir işimiz kalmadı." Birbirlerine veda ettikten sonra Taeyong ile büyük odada tek kalmıştık. Açıkçası beni geren bir ortamdı. "Hiç dans ettin mi?"

"Geleneksel-" az daha ağzımdan kaçırıyordum. Lanet olsun,ya anladıysa? Tek kaşımı kaldırarak o korkunç ifadesine yeniden büründü. "Geleneksel ne?" Ellerimi boşver dercesine kaldırdıktan sonra konuştum. "Etmedim." Yalan söylediğim o kadar belliydi ki. Anlamaması için aptal olması lazımdı. Oldukça esnek bir yapım vardı,sadece free style tarzında dans etmemiştim.

Ellerini birbirine çarptığında irkildim. Ani haraketlerinden nefret ediyordum. Montumu çıkardığımda siyah taytım ve fermuarlı kısa kapşonumla kaldım. Çıkarmasaydım yanacaktım.

"Hadi başlayalım."

Racism | Lee Taeyong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin