2.6

1K 96 43
                                    

"Ne yapıyorsun?" Kaşlarını çatıp onu omuzlarından sertçe ittiğinde Taeyong dudaklarını yaladı. "Neden öptün beni?" Heyecan ve merak duygusu yüzünden bedeni titriyordu. Onu şimdilik affetmek istemiyordu.

"Y-yanlış bir şey mi yaptım?" Kekeleyerek sorduğunda kaşlarını çatarak ona baktı. Yeroin'in karnında kelebekler uçuşuyordu oysaki. "Evet!"

Derin bir nefes aldıktan sonra başını eğdi,üzgün hissediyordu. "Seni öptüğüm için özür dilerim." Yeroin onu kırdığı için ne kadar üzülsede sesinin duygusuz çıkmasına özen gösteriyordu. "Neden peki? Neden yaptın bunu bana?"

Taeyong köşeye sıkışmanın verdiği rahatsızlıkla yumruklarını sıktı. "Bunu anlatamam." Gerilen teni acıyordu ancak yaşadığı hatıralar daha da canını acıtıyordu. "Neden bunu yaptığını anlatırsan seni affederim... ama sana eskisi gibi davranamam."

Taeyong'un  şiddetli bir şekilde elleri titrediğini gören Yeroin telaşla ellerini tuttu. "Sakin ol." Taeyong onun ellerinin üstünde olan ellerine baktığında dolan gözleri ile ona baktı. "Anlatacağım..."

"Hayır!" Orta yaşlarındaki kadın kocasının kafasına silah dayanması ile korku ile bağırdı. Göz yaşları elmacık kemiğinden aşağıya iniyor,oradan da zemine damlıyordu. Yedi yaşındaki çocuk sesli bir şekilde ağlıyor onu tutan askerleri itmeye çalışıyordu. "Anne!"

"Yalvarırım onları öldürmeyin... beni öldürün ama onlara zarar vermeyin lütfen."

Elleri birleştirip yere kapandığında kocası yutkundu. Yolun sonuna gelmişlerdi,büyük aşk bitiyordu. "Wonha! Ağlama,dik dur..." kocası ona sert bir şekilde bağırırken arkasındaki asker silahla alnına vurdu. "Kes sesini."

"Çok fazla gürültü çıkarıyorsunuz. Subay Lee Minho."  Kocası histerik bir şekilde güldüğünde Çin askeri yüzüne sert bir yumruk geçirdi. "Hah. Şunun cesaretine bakın,bir Çinli'nin karşısındaysan ona tapmalısın."

Kenarda duran küçük oğlan göz yaşlarını akıtıyor ve babasının kırmızı yüzüne bakıyordu. "Anne,neden yerdesin?" Ağladığı için kesik kesik çıkan sesi ile sorduğunda annesi burnunu çekerek ona baktı. "Arkanı dön Taeyong."

"Sizi görmek istiyorum." İnatla elindeki oyuncağı yere attığında buruk bir gülümseme ile ona baktı. Bu oğlunu son görüşüydü.

"Umarım mutlu bir hayat yaşarsın oğlum." Bu da onun son dileği.

Küçük oğlan ağlamaktan şişmiş gözleri ile babasına baktı. "Baba,neden buraya geldik? Yüzün neden kırmızı? Annemi neden kaldırmıyorsun?" Merak ettiği soruları peş peşe sorduğunda babası onun büyük gözlerine baktı.

"Hah,şunlara bakın çok duygusal." Çin askeri ellerini çarparak onlarla dalga geçtiğinde Lee Minho,"Taeyong... arkanı dön." Taeyong daha çok ısrar etmeyip anne ve babasının sözünü dinledi. 

Bam.

Yeroin onun üzgün gözlerine baktığında kollarını boynuna dolayıp kendine çekerek göğsüne yasladı. "Ağlama."

Lee Taeyong yüzünü saklayıp göğsüne gömdüğünde utançla gözlerim kapadı. Her şeyi anlatmıştı. "Affettin mi?" Titrek bir sesle konuştuğunda Yeroin gülümsedi. "Affettim."

Taeyong sonunda sakinleşir başını kaldırdığında tüm cesaretini topladı. "Sevgili miyiz?" Bu dediğiyle Yeroin'in yanaklarına kırmızılık toplanması bir olmuştu. "Hayır tabiiki de." Başını çevirip tirip atar gibi dudaklarını büzdüğünde Taeyong sinirle kaşlarını çattı.

"Başka biri mi var?" Aklına gelen ilk soruyu sorduğunda Yeroin sertçe ona baktı. "Sanane."

"Var yani!" Ani bir haraketle ayağa kalktığında Yeroin şaşkınca ona baktı. "Ya,ne yapıyorsun?"

"Sevgilini bulmaya gidiyorum." Önünden geçip gidecekken Yeroin kolunu tuttu.

"Ne yapıyorsun? Bırak." Kolunu çekmeye çalıştığında Yeroin şaşkın gözlerle ona baktı. "Ya! Olmayan birini nasıl bulacaksın aptal." İtiraf etmenin verdiği utançla gözlerini devirdiğinde Taeyong'un aniden yumuşayan ifadesine baktı.

"Hm~ yok demek. İyi o zaman..." gülümseyerek ona baktığında ellerini arkasında birleştirerek derin bir nefes aldı. Hoşuna gidiyordu. "Sevdiğin biride yoktur o zaman?"

"Sen benim ağzımı mı arıyorsun?" Yeroin kaşlarını çatıp bedenini ittiğinde Taeyong hınzırca gülümsedi. "Evet." Dediği şey ile Yeroin ağzını açtı. Bu pişkin haraketlerine + tatlı haraketlerine dayanamıyordu.

"Var belki!" Onu kışkırtmak için dediği şey ile kollarını göğsünde bağlayıp odadan çıkmak için haraketlendiğinde çantasını unuttuğunu fark edip aldı. "Bizimkiler yanımda görmesin seni." Kaşlarını kaldırıp odadan çıktığında Taeyong'da onun peşine takıldı. Gözlerin üzerinde olması veya Yanan umrunda değildi. Ya da dayak yemek.

"Ya~! Benden başka kimseden hoşlanmazsın sen." Yeroin onu takmayıp daha da hızlandığında Taeyong'ta onun gibi hızlandı. "Rahat bırak beni!"

"Voah,Taeyong o kızın peşinden koşuyor cidden..."
"Gerçekten o Yeroin ve Taeyong mu?"
"Taeyong yalvarıyor mu?"

Etrafı saran dedikodu ile Yeroin sinirle durunca Taeyong'da durdu. "İnsanlar senin yüzünden beni konuşuyor."

"İnsanları s*keyim." Sinirlenip küfür etmesi ile Yeroin şaşkınca ona baktı. Küfür etmesine hala alışamamıştı.

"Sana kendimi gerçekten,gerçekten affettireceğim." Ciddi bir ifade ile ona baktığında Yeroin omuzlarını silkti. "Ne yapıyorsan yap." Çantasını düzeltip bahçede abisini aramak için bakındığında Yuqi ile sohbet ettiklerini gördü.

"Çıkıyorlar mı? Voah,bizde böyle olabilirdik." Yeroin yüzünü buruşturup ona baktığında, "bana yürümeyi bırak."

"Sana yürümek istiyorum,buna engel olamazsın." Yeroin bıkkınca nefes verdiğinde onu bekleyen abisinin yanına adımladı. "Yanan yanında olmadığı zamanlar seni koruyacağım." Ona gülümsediğinde Yeroin kalbinin ısındığını hissetti. Onu kolluyor,sahipleniyordu.

Taeyong başını yana çevirdiğinde gördüğü manzara ile gözlerini sonuna kadar açtı. "Hyunjin dayak mı yedin!" Dalga geçercesine ona bağırdığında Hyunjin ona gözlerini devirdi.

"Bir daha o kıza laf söylediğini görürsem yaşatmam seni p*ç!" Winwin arkasından onu tehdit ettiğinde Yeroin şaşkınca ona baktı. "Git yanımdan! Çabuk!" Taeyong'u ittiğinde Winwin ve Hendery,Taeyong'u kovalamaya başladılar.

Yeroin,yerde duran Hyunjin'in çantasına tekme attığında çantaya bakıp konuştu. "Üzgünüm Taeyong,hak ediyorsun."

Racism | Lee Taeyong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin