0.4

1.2K 93 24
                                    

"Kalk! Okulunun ilk günü!" Yeroin kimsenin onu rahatsız etmeyeceğini ve tamamen kendisinin kalkacağını düşünüyordu. Yanan'da kendi dairesinin anahtarının olduğunu hatırlayana kadar. Kollarından dürtüyordu bazen sert kaçabiliyordu. Ve Yanan karşısındakinin kız olduğunu unutabilme hatası yapabiliyordu."Sana diyorum kızım! Kalk!"

"Bırak beni! Hem daha 2 saat var!" Yüz üstü bir şekilde yatıyordu bu da sesinin boğuk çıkmasına sebep oluyordu. "Bırak beni~! Ah! Çatlak herifin tekisin." Yanan kafasına vurduğunda acıyla bağırdı.

"Saygılı olmanı kaç defa söyleyeceğim? Hem şu saçlara bak! Kızsın sen kız biraz bakımlı ol." Yeroin,Yanan'ın kafasına daha da sert vurunca genç oğlan elini şaşkınca kafasına götürdü.

"Yah ~ beni sinirlendirme! Genç bir kızın odasına dalmak ne? Asıl sen saygılı ol!" Yanan onu taklit ettiğinde Yeroin yüzünü buruşturarak ona baktı. Güne kötü başlamıştı.

"Şimdi gidip duş alıyorsun ve ne giyeceğini ben seçeceğim. Seni salonda bekliyorum küçük hanım." Kız şaşkınlıkla dışarı çıkan oğlana baktı. Tam gittiğini düşünüp rahatlayacakken oğlan birde arkasını döndü. Yeroin ondan korkmaya başlamıştı.

"Çabuk ol!" Yanan baş parmağını tehdit edercesine kaldırdıktan sonra saçları dağılmış olan kıza son kez bakıp gitti. Yeroin açıkçası onun çatlak olduğunu düşünüyordu.

Kıyafetlerini kendisi seçebilecek yaştaydı. Fakat başında dominant bir annesi olduğunu unutmuştu. Zar zor kalkarak duşa girdi.

- -

Genç kız elindeki havluyla saçlarını kutulardan yatağının üzerindeki kıyafetlere baktı. En azından tarzı güzeldi. Altına beyaz Nike ayakkabıları güzel olabilirdi. Özel bir lisede olduğundan kılık kıyafeti umursamıyorlardı bu yüzden forma yoktu. Sadece gelecekteki başarılara odaklanıyorlardı.

Kıyafetlerini giydiğinde saçlarını kurutarak işlemini bitirdi. Saçları düz olduğundan düzleştirmeye ihtiyacı yoktu. Aynaya baktığında ruhsuz ifadesine baktı. Neden bu kadar çirkindi? Dudakları çatlamıştı. Beyaz teni iyice solmuştu. Yüzünde tek yolunda giden şey kirpikleriydi. Dolgun kirpikleri onu birazcık kurtarıyordu. Ancak çirkinliğini kapatmıyordu. Aynaya baktıkça içini bir hüzün kaplıyordu.

Eskiden aynaya bakmaktan hoşlanırdı,kendisi ile barışıktı. Ama o olaydan sonra kendine olan inancı kalmamıştı. "Yeroin? İyi misin?" Kapı tıklandığında irkildi. O kadar dalmıştı ki kendine zamanın geçtiğini fark etmemişti. "İyiyim." İyi değildi. "Gelebilir miyim?"

"Gel." Yanan içeri girdiğinde eskisine göre daha da toparlanmış olan kıza baktı. Daha iyi gözüküyordu. "Makyaj yapmayacak mısın?" Yeroin kafasını iki yana sallayınca dudaklarına baktı. Kurumuşlardı,renk vermek fena olmazdı. Ayrıntılara dikkat ederdi ve o ayrıntılar hallolmazsa rahatsız edici bir hisse bürünüyordu.

"Dudakların kurumuş,parlatıcı sürelim." Yeroin omuzlarını silktiğinde söylendi. "Parlatıcım yok."

"Benim var,bekle beni burada." Yanan hızlı adımlarla gittiğinde Yeroin şaşkınca arkasından baktı. Makyajla uğraşan birine benzemiyordu. Düşüncelere dalmışken genç asker gelmişti bile. "Makyaj mı yapıyorsun?" Yeroin'in sorusu ile bakışlarını dudaklarından çekip gözlerine dikti. "Sadece gerektiğinde,bakımsız görünmek ve evde kalmak istemiyorum." Dudaklarına düzgünce sürmeye devam ederken ona dik dik bakan gözler dikkatini dağıtıyordu.

"Bana öyle bakma. Taşıracağım." Genç kızın dudakları dediği şey ile kıvrıldı. Genç oğlan işini bitirdiğinde terleyen ellerini siyah pantolonuna sildi.

"Gitme vakti." Koridorda ilerlemeye başlayınca genç kız küçük bir çocuk gibi onu takip etti. Yeroin'in eli askılıkta duran ince monta gittiğinde onu durdurdu. "Çok ince giyiniyorsun. Bayan Wong'dan azar işitmek istemiyorum." Kalın siyah montu Yeroin'e uzattığında yakasını düzeltmene devam etti.

"Önünü kapa." Evden çıkarken en son söylediği şey bu olmuştu. Tam bir anneydi.

"Geldik." Yeroin arabanın penceresinden dışarı ürkekçe baktı. İnmek istemiyordu.

Büyük bir alan kaplıyordu. Sayamadığı kadar blok vardı ve bunlar için bölümler ayrı ayrıydı. Yeşil alan renk katıyordu,pembe ağaçları görünce gülümsedi. İhtişamlı bir güzel bir mimarisi vardı. Eğitimi birazcık farklı gibiydi,okulu hakkında hiçbir fikri yoktu. Öğrenciler elindeki kahvelerle sohbet ediyordu. Mutlulardı. İnsanın okuma isteğini bastırıyordu. "İnmek istemiyorum." Korkuyordu.

"Korkmana gerek yok. Yanında olacağım,dersin bitene kadar da yanındayım." Kafasını sallayınca arabanın kapısını açarak bir adım dışarı attı. Katiyen çıkmak istemiyordu ki Yanan çoktan arabadan inip onun kapısını almıştı bile. "Kaplumbağalar bile senden hızlı. İn artık."

Memnun olmayan bir ifade ile indiğinde etrafına baktı. Bazı insanların bakışları dönmüştü. Büyük bir jeep ile okula gelmek dikkat çekici oluyordu,haklılardı. "Herkes bize bakıyor. Ne yapacağız?" Yanan gülümseyerek cevap verdi. "Uzun boyuma ve mükemmel yüzüme bakıyorlar,endişelenme." Yeroin gözlerini devirdiğinde Yanan kocaman gülümsemişti.

Evet,Yanan uzun boyu ve yakışıklı yüzü ile bütün dikkatleri üzerine toplamıştı. İnkar edilemeyecek bir yakışıklılığı olsa da egostti. "Hadi kıpırda."

"Kıpırdayamam." Yanan kaşlarını çatıp ona anlamsızca baktı. "Korkuyorum. Ya Çinli olduğumuzu anlarlarsa?" Yeroin sadece Yanan'ın yüzüne odaklanmıştı. Çevresine bakmayı hiç istemiyordu. Gerçi gerginliğini yüz metreden de birisi fark edebilirdi.

"Korkana gerek yok. Yanında ben varım." Genç kızın ifadesi kocaman olurken içten içe kendine küfür etti. Cidden salağın tekiydi. Yarım yamalak olan Korecesi ile konuşmaya çalışıyordu. En azından bazı bakışlar önüne dönmüştü.

Hızlı adımlar ile ilerlerken takılıp yere kapaklanması bir olmuştu. Utançla gözlerini sıktı. "Dostum biraz dikkatli ol." Gri saçlı çocuk ifadesiz gözler ile ikisini süzüyor ancak hiçbir tepki vermiyordu. "Sağır falan mısın? Özür dile." Yanan sinirlenmeye başlıyordu. Genç kız gergin ortamı hissetmiş olacakki Yanan'ın koluna asılıp çekti. "Geç kalacağım." Aslında bu bir bahaneydi. Taeyong gözlerini ilk önce ellerine sonra ise kıza çevirdi. Oğlan yanındaki çocuğu umursamamıştı bile.

İri güzel çekik gözler,küçük bir yüz,belirgin kaşlar,hafifi dağılmış saçlar ve pembe yumuşak görünen dudaklar. Dikkat çekici bir yüz. Yüzü özenle çizilmiş gibiydi. Lee Taeyong'un ressam olan kısmı istemsizce devreye giriyordu. Sanat bölümünde olan birine göre çok normaldi. Detaylar onun vazgeçilmeziydi.

"Emirleri sevmem." Lee Taeyong'un dediği son şey bu olmuştu.

Racism | Lee Taeyong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin