Bölüm 13

383 229 56
                                    

 

  Derinden gelen seslerle ve ortamın soğukluğuyla yavaş yavaş bilincimin yerine geliyordu. Başımın ağrısından gözlerim zorla açılırken en son yaşadıklarım aklıma tek tek gelmeye başlamıştı. O siyah araba, iş çıkışı birinin eter dolu olan pamukla ağzımı kapatması ve en son kaçırıp bu izbe depo gibi bir yere getirmiş olmaları.

   Koskocaman deponun içi bomboştu sadece sandalyeye oturtulmuş elleri ve ayakları bağlanmış bir tek ben vardım. Duvarları dökülmüş değişik pis bir kokusu olan bu yer benim midemi bulandırmıştı. Pas ve kan kokusu karışmış gibiydi. Korkuyordum ama yinede korkumu bu insanlara göstermemem gerekiyordu. Beni ne için kaçıdıklarını bile bilmiyordum. İçimden kendimi telkin etmeye çalıştım.

"Sen cesur bir kızsın. Korkmuyorsun, korkmayacaksın. Bir şekilde burdan kaçmayı başaracaksın. Sen yaparsın."

Etrafta kimse yoktu. Bir çıt dahi bile çıkmıyordu.

Ben:
-Kimse yok mu? Heyy! Kimsiniz çıkın ortaya.

Hâlâ bir ses dâhi çıkmıyordu üstelik depo buz gibiydi.
Beni buraya bağlayıp gitmişler miydi acaba? Tekrar seslenmeye karar verdim.

Ben:
-Heyy! Kimsiniz diyorum. Beni duymuyor musunuz? Beni neden buraya getirip bağladınız.

Demir bir kapının gıcırdama sesiyle nefesimi tuttum ses arkamdan geliyordu. Ben arkamı dönemediğim için öylece bekledim. Kapının hızla kapanma sesiyle yerimde sıçradım. Kalbimin sesini çok rahat duyabiliyordum. Bana yaklaştığını ayakkabısının topuk sesinden anlıyordum. Yavaş yavaş bana yaklaşıyordu. Ne ile karşılaşacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Tam karşımda durduğunda başımı kaldırmaya cesaret edememiştim. Gözüm adamın parlak siyah ayakkabılarındaydı. Ne o konuşuyordu ne de benden bir ses çıkıyordu. Tüm cesaretimi toplayıp başımı kaldırdım. Siyah kumaş pantolon, beyaz gömlek görüş alanıma girmişti. Adamın kaslarından gömlek neredeyse patlayacakmış gibi duruyordu.

Gözüm eline çarptığında dövmesi çok dikkatimi çekmişti. Alevlerin arasında bir kadın yüzü gibi bir dövmeydi. Kadının gözlerinden de ateş çıkıyordu. Çok enteresandı gerçekten ve bir o kadar da korkunç. Başımı tam anlamıyla kaldırıp adamın suratına baktım. Kumral hafif uzun saçları, açık kahverengi gözleri ve kirli sakallı , iri yarı bir adamdı. Boğazımı temizleyip hesap sormaya karar verdim.

Ben:
-Sen kimsin, beni neden buraya getirdiniz?

adam gayet sakin ve bir o kadar sinir bozucu rahatlığıyla ellerini kumaş pantolonunun cebine yerleştirerek bana stabil bir şekilde bakıyordu. Cevap vermemesi bir yana bu rahatlığı sinirlerimi bozmuştu.

Ben:
-Sana diyorum duymuyor musun beni? Sağır falan mısın?

Adam:
-Gayet iyi duyuyorum tarla faresi.

Ben:
-Sen bana mı dedin onu? Bana bak benimle düzgün konuş seni çok fena yaparım.

  Elim kolum bağlı olmuş olsada hiçbir şekilde lafımı esirgemeyecektim. Bu adam ne hakla benimle böyle konuşur. Pis ayı postu.

Adam:
-Öyle mi hadi merakla bekliyorum bana yapacaklarını.

Bana küçümseyici bakışlar atıp bağlı olduğumu da bana hatırlatarak beni bir güzel bozmuştu.

  Ben:
-Tabi ordan öyle konuşmak kolay değil mi? Elimi, ayağımı bir çöz de sana gününü göstereyim. Benim boksta birincilik madalyalarım var.

Külliyen yalandı söylediklerimin hepsi ama kendimi de güçsüz biriymiş gibi de gösteremezdim.

  Adam:
-Behice SOYLU 24 yaşında, Gastronomi mezunu, Roof Mezze 360 restaurantın da şef olarak çalışıyor. Adana'dan İstanbul'a kaçarak geldi. Beşiktaş'ta bir apartman dairesinde tek yaşıyor.

ABİS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin