Elimde tuttuğum telefon ile gelen sese cevap vermeden karşımda ki elaların sahibine döndüm. Telefon elimde donmuş hiçbir tepki vermeden gözlerimin içine bakıyordu. Tek dileğim yalvardığımı görmesiydi. Şuan ayaklarına dahi kapana bilirdim yeter ki müsaade etsin bana.
-Alo
Diye bağıran cezaevi müdüresi ile derin nefes alıp akan tek damla yaşım ile tüm muhtaçlığımla gözlerine bakıyordum. Ne elimden almak için bir tepki gösteriyor ne de müsaade ediyordu. En fazla on saniye sonra kapanacaktı. Babamın sesine hasret kalan kulaklarımla ciğerim nefessiz kalacaktı. (Yazardan: babanızın kıymetini bilin. Bu aciz kadın sesini çok özledi.)
'hoparlörü aç ve konuş' diye fısıldayan ses ile gerçekliğini sorgulamadan duyduğum kelimenin gerçekliğine sığınmak ister gibi düşünmeden direk hoparlörü açıp, konuşmaya başladım. Bir kelime insanı bu cehennemde nasıl mutlu ederdi diye düşünmedim. Küçücük iğne ucu kadar olan mutluluğuma sığınarak konuştum.
-Alo- diyerek verdiğim yanıt sonrası halen gözlerin üzerime diken Kaya pür dikkat izliyordu hareketlerimi. Bakışlarından rahatsız olan bedenimi bir yerlere sakınmak istedim. Bana bu şekilde bakmasını sevmiyordum. Bana bakmasını sevmiyordum.
-Buyurun hanım efendi
-Ben mahkumunuz Kenan Rüzgar'ın kızı Ayda Rüzgar.
-Ah merhaba Ayda hanım nasılsınız- diyerek konuşması üzerine alnımdan akan ter damlası bütün bedenimi ürpertiyordu, şuan bu konuşmayı asla hayatımı cehenneme çeviren adamın karşısında yapmak istemiyordum, fakat yapmak zorunda olduğumun farkındaydım. Ne yazık ki
-iyiyim teşekkür ederim. Babam ile görüşmem mümkün mü- diye direk konuya girdim. Sohbet edebilecek durumda değildim. Her an celladım boynuma ipimi geçirebilirdi.
-Tabi ama öncelikle belirtmek istediğim bir şey var- demesi ile derin nefes alarak
-Tabi dinliyorum
-babanız küçük bir rahatsızlık geçirdi geçenlerde
-Ne, Ne zaman nasıl - diye sorarken elimi acıyan kalbime bastırıp aciz bedenimi yatağın köşesine bıraktım
-Geçen hafta Cuma oldu. Küçük bir kalp spazmı, size de ulaşamadık çok endişelendi kendisi- demesi ile ben cehennemde yandığım gün o kadar mesafeye rağmen babamı da kendimle yaktığımı anladım. Ağzımdan kaçan hıçkırığım ile
- şuan nasıl- diye sordum. Çığlık atan yüreğim iyi olmasını umut ederken karşımda ki bedenin hareketi ile gözlerim ona kaydı. Karşım da ki duvara yaslanıp bakışlarını gözlerime dikti. Sonun da beklediğim yanıtın gelmesi ile
-evet şuan iyi kendisi. Dilerseniz kendisini çağırayım
-lütfen - diye verdiğim yanıt sonrası, kendimi sakinleştirmek adına titreyen ellerimi sıkıyordum. Elimin üzerinde ki dikişten dolayı çok fazla sıkamasam da en azından güçlü dura bilecektim. İyi gibi yapmalıydım ki babam da iyi olsun
-Anıl beye çok selamımı iletin. Desteği için minnettarız kendilerine-dilime vurulan prangam ile atmayı durduran kalbime bastırdım ellerimi. Üzerimde ki delici bakışları hissediyordum fakat kaldıramıyordum. Yüreğim ağrıyor bütün bedenimi bir alev sarmıştı
-Ay çöreğim
-babam-diye dilimden dökülen hıçkırık ile
-ağlama kızım lütfen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇIĞLIĞIM (TAMAMLANDI❣️❣️)
ChickLit'Y-yapma' diye ellerinden kurtulmaya çalışırken, saçlarımdan tutulduğum gibi sırt üstü yere düştüm. Yere çarpan sırtımın acısından çok kadınlığım da ki sızı acıtıyordu canımı 'Paranı peşin verdim ulan' diyerek zemine bacaklarımı sabitledi. 'D-dur y...