"Mert Bey"
"Nehir'in yüzük taktığı adamın ismini öğren! Hemen!"Telefonu kapattı, bekledi. Dakikalar içerisinde telefonu duydu. Hızla kulağına bıraktı.
"Efendim, ismi Ali Demir Köksoy"
Şaşırdı, yumruklarını sıktı. Yaptığı büyük hatanın o anda farkına vardı.
Nasıl yapmamıştı. Kardeşinin bir ailenin yanında kaldığını duymasına rağmen neden araştırma gereği duymamıştı.
Neden Rüya'nın bilgilerini içeren dosyanın elinde olmasına rağmen, ailesinin üstünde durmamıştı.
Genç kızın büyüsüne öylesine kapılmıştı ki, gerisini hiç umursamamış, sadece onunla vakit geçirmenin yollarını düşünmüştü her daim.
Yapmalıydı, kardeşi ortaya çıktıktan sonra saklandığı yeri merak edip araştırmalıydı.
Ve Rüya'nın dosyasına biraz daha dikkatle bakmalı, ağabeyinin ismini ve kim olduğunu bilmeliydi.
En büyük hatalarından biriydi bu, her şeyin böyle ters köşe olmasının nedeni onun sorumsuzluğuydu.
Geri geri gitti, kimseye görünmeden hızlı adımlarla hastaneden çıktı. Arabaya bindi, arka koltuğa oturdu. Kafasını geriye yasladı, gözlerini kapadı.
.....
Saatler gece yarısını geçmişti. Genç adama verilen süre dolmuş, hala kendine gelmemesi herkesi daha çok korkutmaya başlamıştı.
Nehir sırtını duvara yaslamış bekliyordu, kalbi uyanmama ihtimaliyle delice atsa da kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Kötü bir şey olmayacak, o bir daha sevdiklerinin ölümüyle sınanmayacaktı. Mavilerini yeniden görecek, bir daha da hiç bırakmayacaktı.
Koridorda tek başınaydı, Zeynep Hanım zorla da olsa bir yatakta yatırılmıştı, yaşının verdiği etkiyle bu durum onu diğerlerinden daha çok zorluyordu. Ayakta kalamıyor, dizleri titremeye başlıyordu. İki genç kız her fırsatta onu bir odaya götürüyordu.
Rüya ara sıra annesini kontrol ediyor, bazen baş ucunda bekliyor sonra Nehir'in yanına geliyordu. Yine o anlardan biriydi, annesinin yanına gitmiş, genç kız uzun ve koca koridorda tek başına kalmıştı.
İki gündür bir an bile oturmamış, ağzına tek lokma girmemişti. Durum böylesine belirsizken açlığı hissetmesi mümkün bile değildi.
Saçlarını özensizce tepeden topuz yapmıştı. Siyah bilekten bir tayt, toz pembe omuzları askılı bir bluz ve üstüne de krem renk diz hizasında ince bir hırka çekmişti. Ayaklarında da beyaz spor ayakkabı vardı.
Rüya bir ara eve uğramış, hem annesine hemde genç kıza rahat etmesi için giysi getirmişti. Geceleri hava soğuyabiliyor, ikisinin de üşütmesini istemiyordu.
Bir ses duydu Nehir, sağ köşesindeki odanın kapısı aralanmıştı. Kafasını hızla çevirdi, az önce doktorun kontrol için içeri girdiğini biliyordu.
Önüne dikildi, gözleri buluştu. Sormasa, tek kelime etmese bile artık hem doktor hemde hemşire genç kızın merak ettiğini biliyordu.
Doktorun üzerinde beyaz bir önlük vardı, gözlerinde ara sıra taktığı gözlüğü bulunuyordu. Genç bir adamdı, yüzünde çok ufak bir tebessüm belirdi.
"Hastamız kendine geldi"
Nehir bir an duraksadı, şaşırdı. Defalarca duyduğu bu değildi, doktor bir gelişme olmadığını söyleyip gidiyordu. Algılayamadı, gözlerine pür dikkat bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Davetsiz Misafir - (Bitti)
RomanceYumruklarla çalınan kapının sesiyle araladı genç adam gözlerini. Yıkık olan kapının, erken davranmazsa bu vuruşlara dayanamayıp yerlebir olacağından adı gibi emindi. Gecenin bir yarısıydı. Odasındaki sönmüş kömür sobasına bakıp hızla üzerindeki bat...